BUYRUN..

HOŞ GELDİNİZ :) ARKANIZA YASLANIN VE TADINI ÇIKARIN..

27 Mart 2013 Çarşamba

HAYDAR BEY KARDEŞİM...(Ayağında Kunduraaa)

Kül küpesi ( aynen yazıldığı gibi okunur, kül kedisi diye okuyup geçmeyin lütfen. Bu farklı bir hikaye. Kül kedisinin torununun başından geçiyor diye düşünün), o gün her zamanki gibi çok çalışmıştı. Üvey kız kardeşleri ve Üvey annesi ona bütün evin temizlenmesi gerektiğini söylemişti ve birlikte "Prens gillerin sünnet töreni" ne gitmişlerdi. O da prensin sünnet törenine gitmek istiyordu ama onu almamışlardı.Zavallı küllük ( üvey ailesi ona bu isimle hittab ederdi. Oysa koskoca paşa prens dedesi ona kül küpesi ismini layık görmüştü.) , bütün gün temizlik yaptı durdu..

Küllük bir ara dinlenmek için oturduğunda yanına en yakın 3 cüce arkadaşı geldi. " Naber kız Kül" dediler hep bir ağızdan. Küllük ; "İyiyim peynir, patates, salatalık." dedi.(Onları cep telefonuna bu şekilde kaydetmişti. Aslında onlar da onu domates olarak kaydetmişti. Ay Allah'ım ne kadar iğrenç espri anlayışları vardı.)

"Sen anan gillerle sünnet törenine gitmedin mi?" dedi Peynir. Küllük üzgün bir şekilde sadece Peynir'e baktı. Peynir de ; "Sen neden kendi başına gitmiyorsun?" dedi. Küllük; "Benim elbisem ve ayakkabılarım yok." deyince, Salatalık hemen lafa atladı; " Patates'te güzel elbise var. Ben de sana ayağımdaki kunduraları veririm gidersin." dedi. Küllük sevinçten havalara uçmuştu.

Hemen elbise ve kunduralarını giyen Küllük, düğünün olduğu araziye koşturdu, koşturdu. 15 dk sonra çoktaan gelmişti bile Küllük. Orada üvey anasına ve kız kardeşlerine görünmeden Prensin yanına gitmeye çalışıyordu. Sonra bir anda bir çığlık duydu, bu prensin sesiydi." Aman Allah ona işkence mi ediyorlar?" diye düşünmeden  edemedi. Bu işkence çığlıkların ardından " Yumurtanın sarısı, gitti ç.kün yarısı" diye kalabalık sesler duydu. Çok korkmuştu. Hekes gülüyordu, Prens çığlık atıyordu." Prensi duymuyorlar mıydı? Tabii ya nasıl duysunlar" dedi kendi kendine, çok kalabalıktı orası. O da kendisi prensi kurtarmaya karar vermişti.

Küllük kalabalığı yara yara ilerliyordu. Kalabalığın orta yerinde bir yatak gördü." Prens orada olmalı" diye düşündü. Koştu o yatağa doğru. "Aman Allah!" diye haykırdı. Prens kanlar içinde yatıyordu. O kadar çok korkmuştu ki hızla geri geri kaçarken kundurasının tekini düşürdü ayağından. Biraz daha koştu diğer kundura da çıktı ayağından.  Küllük yalın ayak eve kadar koştu koştu..

Aradan biraz zaman geçti Küllük, prensi elbise giymiş olarak dışarıda gördü. Prens çok komik görünüyordu. Özellikle o ayağındaki kundurayla. Ne..! Kundura mı? Evet evet .. Bu patates'in kunduralarıydı. Ne yani.. Prens kunduralı ı prens mi olmuştu?.. Hem büyük annesi ayakkabılarını düşürdüğünde dedesi onu arayıp bulmamış mıydı? O zaman bu prens neden kendi ayağına giymişti ki bu kunduraları?

Bizim Küllük , prensten soğumaya başlamıştı. Hiç bir şey olması gerektiği gibi olmuyordu. Salak prens resmen sokakta bulduğu kunduralarıı giymişti. Aman zaten bu çocuk prens filan da değildi. Soğancı Nuri dedenin torunu Haydar'dı. Bu prens oyunu da kızların kendi aralarında oynadığı bir oyundu.

Küllük hemen Patates'e koşup kunduralarını Haydar'ın çaldığını söyledi. Patates de sinirlenip önce Küllük'ü dövdü, ardından Haydar'ı.. Ayakkabılarını almıştı artık.

Evet sayın okurlarım, bir hikayenin daha sonunu mahvettim. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine..:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder