BUYRUN..

HOŞ GELDİNİZ :) ARKANIZA YASLANIN VE TADINI ÇIKARIN..

28 Nisan 2014 Pazartesi

GÜLÜR MÜSÜN, GÜLDÜRÜR MÜSÜN?


"Aloo.. Mamannim (babaannem). Nasılsın bakalım?"

" Nasıl olayım be yavrum , aynı bildiğin gibi. Sen nasılsın annecim ? Kardeşin nasıl, Yiğit? Görüştünüz mü hiç?"

"O Sapanca'da mamannoşum ya Ada'ya geldiği yok ki göreyim onu. Ama geçenlerde aradı parası bitmiş, gelip alacakmış benden."

"Senin var mı yavrum paran?"

"Yoookk."

" Eee.. Nasıl verecen  sen ona para?"

"Ben de öyle dedim zaten mamannim.. 'Olum bende para yok ki, nasıl vereyim sana para' dedim. Oda vermezsen kyk'yı basarım dedi"

"Aaaa.. Ayy tansiyonum çıkacak, deme öyle.. Tühh"

"Şaka şaka kenks..:). Azcık yalvartıp öle vercem ona üç-beş kuruş..:D:D..Hem sen bırak bizi şimdi , sen nasılsın? Sağlığın nasıl? Çoluk çocuğun nasıl?

"Bla bla bla bla.. İşte böyle kuzucum. Geçen gün baban bana saç boyası aldı getirdi."

"Vayyyyyy.. Hakiki oğlun ha?.. Seni gidi seniii..."

"Yokk.. Bu hakiki olan değil.. Hakiki oğlum küçük olan. Amcan.. (Gülüyor). Bu şeker oğlum"

"Ay mamannoşum bi alemsin vallahi.. Yerim senin şeker oğlunu katır kütür kadın..
( Gülüşüyoruz).."

Babaannem harika bir kadın. Komiktir.( Bizim bütün aile üyeleri gibi). En komik yanı da komik olduğunun farkında olmaması..Gizli bir yanı var onun sanki; ne bileyim gizli tansiyon , gizli şeker gibi gizli bir hayal gücü.. Bazen dışa vurabiliyor bunu bazen vuramıyor (ya da vurmuyor).

Mevsim gibidir babaannem. Çoğu zaman ilkbahar takılır. Yaz olduğu zamanlar tadına doyum olmaz. Babaannem sonbahar olduğunda biraz ürperirsin. Ama kış olduğundaa...Vay dedemin haline, Çünkü babaannem bir tek dedeme kış olur, bize olmaz..:)

İşte bu telefon konuşmasına başladığımızda babaannem ilkbahardı. Bir anda sonbahar oldu.. Ben de anlayamadım tam olarak ama babama kızdı..

" Olsun mamannim o senin şeker oğlun ya.." dedim,

" Şeker oğlum değil.." dedi.. " Baharatlı oğlum o benim."

Gülür müsün güldürür müsün..:P?:D..Tabii gülmedim. Babamın kıvamını değiştirdi şekerli iken baharatlı oldu.. Beni napardı bilemem..:)

" Olsun minnoşum. Adaşımm. Ben seni çok özledim.. Sen benim bitaneciğimsin ya.. Bıdıkım benim.. Hanimiş benim mamanim? Hanimiş benim tontişim?"

Derken babaannem yaz oldu..:). Güle oynaya kapadık telefonu.

25 Nisan 2014 Cuma

MEZUN PSİKOLOJİSİ...


Depresyondayımm... Vallahi de billahi de depresyondayım. "Ne olacak benim sonum?" diye düşüne düşüne kafayı yedim resmen. Hayır; çok mu önemli mezun olduğum ilk sene işe başlamam?. Ailemin yanına dönmek çok mu kötü? Keşke Sakarya'da kalsam.. Acaba beni bir serbest mali müşavir yanına işe alır mı?. Bir şeyler öğrensem.. Ama parası da güzel olsa.. Sonra bulutlar pembe olsa.. Otlar morr.. İnekler yeşil olsa ve hayat bayram olsa.. Off.. Saçmalamaya başladım yine.. 

Küçükken "Ne olayım?" diye bir monolog oynamıştım.(monolog: tek kişilik bir oyun). Oradaki kahraman ne olacağını bilmiyordu. Babası terzinin yanına götürüyordu , ütü yaparken müşterinin gömleğini yakıyordu. Oradan kovulunca berberin yanına veriyorlardı, adamı kesiyordu . Oradan oraya her yere götürüyordu babası ,çocuk yeteneksiz, eli iş tutmaz (aynı ben). Sanırım hoca da çözmüş beni bu monoloğu bana vermişti oynamam için. Kadına malum mu oldu bu hallerim nedir bilmem. En son soruyordu kahraman monoloğun sonunda "Şimdi siz söyleyin, ben ne olayım?" diye..

Benim de babam geçen gün aradı, 
"Alo Kaybakam.. Mezun olunca ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Baba ya.. Bu sene kpssden pek umudum yok. Hazırlanamadım tam. Eğer izniniz olursa, ben Sakarya'da işe girip dershaneye de burada yazılacağım. Hem çalışır hem okurum."
"Yok öyle şey.. Bizim belediyenin muhasebe müdürü emekli oluyor. Gelince buraya başkanla bir görüş bakalım."
"Ne belediyesi baba.. Ben..."
"Görüş sen dediğimi yap."
"Baba benim tecrübem y.."
"Ya sen karıştırma bi dene "

Gördünüz ya kaybaklar, işler sarpasardı. Ufff.. Aynı o kahraman gibi tutacak elimden bir oraya bir buraya.. İçimden "Help ! Hellpp!" diye bağırsam bile kimsecikler duymayacak sesimi..:(.

"Batsın bu Dünya,
Bitsin bu rüyaa
Aldatıp da gülene
Yazıklar olllsunnnn...."

Allah Allahh !.. Gördünüz mü ne demiş Orhan Baba.. Demek ki adamın bir bildiği, bir gördüğü varmış. Kossskoca Orhan Baba bile "iiiisssssssyeeeeeeeeaaaaaannnnnnn" etmiş ben nasıl etmeyim gardaşşş..

Düşünsene;
Hesapladım da 17 senedir öğrenciyim. Kendim kendime okumaya programlanmışım ben, başka bir işe yarar mıyım hiç bir fikrim yok.. Yumurta kapıya dayanmadan ders çalışmaya alışık olmayan şu beyinciğim, herhangi düzenli bir işte çalışmayı kaldırabilir mi,?. En azından bu öğrendiklerim bir işe yarayacak mı? Fabrika ayarlarım var mı?.. Varsa fabrika ayarlarıma nasıl dönebilirim?.

Offf.. Kafanız şişti biliyorum..Yazı gittikçe bunalıma giriyor.. Korkuyorum depresyonum bloguma da bulaşacak diye.. En iyisi çok fazla dokunmayayım derinlere girmeyeyim..Kendi içimde depresyonumu yaşayıp, uyuya kalana kadar anime izleyim bari. 

Hoşçakalın Kaybaklarım..:(..

19 Nisan 2014 Cumartesi

POLO (Delikli Şeker)


Poloo... Delikli şeker..:)

Tek kötü alışkanlığım.. Ne sigaram var, ne içkim , ne kumarım.. Bir polo'm var arkadaş. Günde 1 paket ile sınırlı tutmaya çalışıyorum.. Ama bazen tutamıyorum kendimi elimde değill :)

 "Off.. Ayşegül ya.. Canım tatlı bişiler istiyo. Gel kantine gidelim." dedim,
" Hoca gelecek şimdi kızım. Sonra gideriz .. Al şimdilik bununla idare et."
"Bu ne be."
" Nankörlük etme , İdare et işte. Hem seversin bunu. Ayrıca küçükken hiç yemedin mi? Hatırlamıyor musun?
" Yo.. Bilmem. Adı ne bunun?"
"Polo"
"Hatırlamadım. Neyse. Ver bakalım bir tane Ayşecik"

İşte o an, adını hatırlamadığım bu şeyin, tadını hatırladım.. O günden beri çantamdan hiç eksik etmedim. 
( Gerçekten).Hatta aramızda espri konusu bile oldu..:)))) ;

1.
" Çek bir fırt kanka.." diyerek polo şeker elden ele doşaştırmaca.

2.
"Ay ya.. Tansiyonum düştü. Çok kötüyüm. Tansiyon ilacı olan var mı?" demek aslında " Polosu olan var mı?" demektir.:)

3.
"Öhö öhö" demek bile bazen yeterli " Polosu olan var mı?" demek için..


Ne diyelim;
Günde bir avuç polo,
Her derde DEVO....:P

"Yahu konu mu bulamadın da şekeri anlatan bir yazı yazdın be Kaybakam?" diye sorarsanız., " Yooo... Ne alakası var ki. Hıh.. Hiç yani.. Kem kümm.. " derim.. O yüzden sormayın..:D..Haydin sonra görüşürüz.








17 Nisan 2014 Perşembe

KANLI 'AY'


Evet.. Kanlı... Kanlı bıçaklı...

Bu gün kanlı ayın ilk günü. Her şey 500 yıl önce Ay'ın , Dünya'nın ve Güneş'in aynı hizaya gelmesiyle başladı. Bu gün Ay, 3. kez kanlandı....

( Ürkütücü dimi?..:):):).. Hihihih..... Öööcüüüü)

Okuduğuma göre, bu durum tüm burçları etkiliyormuş kaybaklarım.. Hatta bir yerde " Bu günü uyuyarak geçirin, çok gergin olacaksınız eyy insanlarr !" diye bir yazı bile okudum.... Sonra düşündüm, düşündüm.. Acaba biz de etkilendik mi?. 

Kızlarla bu konuyu konuşmaya karar verdikten hemen sonra bu konuyu konuştuk ( Nasıl bir cümle bu yahu )
Herkes kendini inceledi ve düşüncelerini benimle paylaştı;

1. BÖLÜM : Salatalık

"Acı çekiyorum kızım sabahtan beri.Acı çekiyorum ! (ses, bir tarafından çıkıyor gibi). Yalan söylüyorum. Aslında özlemedim, ama tatil için özledim dedim çocuğa.( Hiii..... Kanlı ayda ilk yalann.. Aman Allah'ımmmmm...) En önemlisi de ne biliyor musun?  Burcum oğlak, ama kendimi ikizler gibi hissediyorumm"

2.BÖLÜM: Patates

Salatalığın deyimiyle hala evrim geçiriyor. Ne bulduysa, ne gördüyse, eline ne geçtiyse her şeyi yedi. Durduramadık. Ağlayası var galiba emin değilim. "Kızımm ölüyorum, parmaklarımı filan hissetmiyorum !" diyerek ifade etmeye çalışıyor kendini. " Canavara dönüşüyor işte ! Evrim geçiriyor ." diyor salatalık.. Üzülüyor arkadaşı için. ( Ağlıyor ).

Oysa bu gün kavga etmediler.. Sadece yüksek sesle konuştular.. (çok yüksek )

3.BÖLÜM : Çarliston Biber

Şu an karmakarışık duygular içinde anayasa çalıştığını söylüyor. Tam şu anda ; "Kızım ben iyi değilim gerçekten.. Beni Ay tutmadı da....." derken  salatalık ; "Otobüs mü tuttu?" diyor..( Kahkaha atıyorlar. Iğğyyy.. :D..  Ama hoşuma gidiyorr...)
Tam şu anda patates ;" Yanıyorummmm !" diye bağırıyor, Çarliston ;" Salatalığı kesin Ay tuttu" diyor, ama duyguları hala karışık.

Enerji patlamasıyla birlikte hafif bir mide ağrısı varmış gastritten dolayı.( Bunu bana sanki doktora şikayetlerini anlatır gibi anlatıyor inanabiliyor musun?.).. Bu arada Salatalık ve Patates hala kıtlıktan çıkmış gibi bir şeyler yemeye devam ediyorlar..

4.BÖLÜM : Domates

"Ay beni dün etkiledi, şu an çok iyiyim. Dün eniştenle kavga ettik biraz 'Senin biraz saçını mı kestirsek? Dur sana biraz para vereyim' dedi, şu an iyiyiz. Dün psikolojim bozuktu." diyor ve ekliyor "Dünü anlat sen Kaybakamcımmm, yaz oraya.".. 

Ne yazsam?.. Şeyy.. Domates gerçekten etkilenmiş gibi. Şu an ders çalıştığını gözümle görmesem inanamazdım.. Sanki dünya tersine dönmüş.. Ya da Ay herkesi olumsuz etkilerken onu olumlu etkilemiş.

5.BÖLÜM : Kaybakam (final)

Etkilendim mi acaba?... :P:P... Bilin bakalım etkilendim mi?.. Hu huuu...

Yok bea..:D.. Ama duurr.. Etkilendim len.. Şu an vizeye çalışmam gerekirken ben bunu yazıyorum.. Normal olmadığım kesin.. Tabii canımmm.. Normalde çok normalimm.. Eminim.. Hı hı.. Valla bak.. Normal kişiler arasında beni görsen, anormal olduğumu anlamazsın..:D.

Off deli gibiyimm..

Tam şu anda Çarliston bir hışımla içeri girdi; " Kaybakam'a bakarak bir şeyler söylemem gerekiyor.." dedi.. Merakla yüzüne baktım.. Önemli bir şeyler olmalıydı. "Federe devletler...." dedi.. Haa? Evet evet.. Yanlış duymadım ya..Federe devletli bişiler dedi yüzüme çemkire çemkire..Geldiği gibi geri gitti..

???

SONUÇ : Bizim odayı 'Ay' çarptı.
Ölü yok, herkes yaralı...:)))



16.04.2014
00:51




11 Nisan 2014 Cuma

KAYBAKAM HANIM'IN DOĞUŞU...


Merhabalarrr sevgili kaybakcıklar..

Bilir misiniz ki "Kaybakam Hanım" nedir?. Ne demektir?.. Bir anlamı var mıdır?. Varsa eğer zıt anlamı var mıdır?.O da yoksa bla bla bla....." Kesssss... sadede gel Kaybakammm !" dediğinizi duyuyorum.. Tamam tamam.. Anlatıyorum işte..

Bir okuyucum bana demiş ki: "Ne demek Kaybakam?.Nasıl ortaya çıktı?". Şeyy.. aslında Kaybakam Hanım yanlışlıkla ortaya çıktı.:)... Şöyle ki ; orjinalde bu bir seslenişti;

" Hanım her şey hazır mı?"
"Hazır hazır.. Reklamlar bitmek üzere."
"Bırak şimdi sen reklamı.. Çay hazır mı çayy"
"Hazır dedim ya Bey.. "
Adam oturma odasına gire, bir sürü boş kolduktan gider kadının oturduğu koltuğa;
"Kay bakam Hanım az". der..

İşte.. Buradaki "Kay bakam Hanım" oldu size "Kaybakam Hanım"..:)... Yanlışlıkla boşluk bırakmamışım ..:).. Diyeceksiniz ki ;" Düzeltseydin kızım o zaman"..Düzeltmedim..:).. Çünkü pek bir havalıydı; "Kaymakam Hanım" gibi..:D..Bir de ben maliye okuduğum için, dedim belki de Allah malum etmiştir.. Şimdi Kaybakam olan ileride Kaymakam neden olmasın?..:P...

İşte bu ismin hikayesi buydu..Bu arada orijinal bir blog ismi bulamadığın için yazılarını yayınlamadığını söylemişsin.. Ama önemli olan blogunun ismi değil, içeriği.. Farkını belli edersen zaten seni severler.. İçindeki yeteneği dışarı çıkarmalısın..( Naçizane fikrim )

Benim yeteneğimi soracak olursan, accayiippp saçmalarım.. Gerçekten.. Benim yeteneğim bu.. Hayal gücüm çok geniştir.. Bazen aklına gelmeyecek konularda yazılar yazıp seni şaşırtabilirim.. Ve hikayeler, masallar üretmeyi severim.

Gerçek hayatta nasılsam burada da aynıyım.. Birileri beni daha çok okusun diye ilgi alanıma girmeyen konularda , bilgi sahibi olmadığım konularda yazılar yazamam.. (İstesem de yazamam). Benim tek yeteneğim 'Mizah'ım.. Başka bir yeteneğim yok..

Biliyorum ki sen bir çok güzel yazılar yazacaksın.. İşte o zaman seni "kıskanacağımmmm"..



Sonra belki ben de sana soracağım ".....ne demek?" diye..Ne de olsa"Hepimiiizzzzzzz kardeşizzzzzzz..bu öfkeeee Ne diyeeeee. "..:)..

HİH HİH HİH HİH...(sinsi gülüş)...:P

10 Nisan 2014 Perşembe

VİZELERE GİRMEYE HAK KAZANDIM ANNE !


Geldi yine bizimki...

Geldi işte, yine geldi..:(. Hemen not bulmak lazım değil mi?. Neydi şu hiç sevmediğim kızın ismi? Heh.. Ayşe Ayşe.. Hatırladım.. Bir muhabbet kurmak, bir çay ısmarlamak , bir oturup iki gülmek farz oldu şimdi.. 

En sevimli halim;


Kimse dayanamaz bu bakışa.:).Notları aldıktan sonra çalışmakta ne var..


Bir uyanırsın ;


Peki kazanan kim olur?


SONUÇ:

"Eee... Bütlere girmek de nereden çıktı şimdi Kaybakam?"
"Vizelere tekrardan girmeye hak kazanmışım anne"

hihihihi....:):):)....(şşşşşttt... aramızda :P)





9 Nisan 2014 Çarşamba

MALİ ADAM İCAT ETTİM !..(Orijinal :P)


"Görsel Tasarım"..

Hatırladınız mı bilmiyorum ama geçen yazımda bahsetmiştim (bkz. Güm be de güm be de güm güm ). Vay arkadaş. Nereden seçtim ben bu LANET dersi.

Oysa ki ben resim yapmayı seven bir insandım..:(  İçimi çürüttü, hayal gücümü törpüledi bu adam..Yahu resim dersinde ne olur?

1- Boyanın her türlüsü
2- Resim kağıdı
3- Kalem , silgi vs..

Oturursun bir köşeye ve efenim kuş mu çizersin, çiçek mi çizersin, böcek mi çizersin... Artık sana kalmış arkadaşım.. Kafan rahat.. Ohh.. Dünya varmış.. Ama biz resim dersinde bunların hiç birini yapmıyoruz ki.. Yahu biz son sınıfız.. Ver işte numaradan ev çizdir, ne bileyim seni çizelim (portresini yani..).. Ama yokk !

Geçen zamanlarda hatırlar mısınız bilmem, kağıt kıvırma sanatı yaptırmıştı. Baya bir uğraştık ne zormuş arkadaş. Bu sefer de kolaj çalışması yapacakmışız. Nah bu koyduğuım resim kibin.. Ama tam olarak öyle de değil.. Hem bu resmi yapacağım , hem de sen bu resme baktığında maliye teması göreceksin.. Haydi bakalım çık işin içinden Kaybakam !..

Bir mukavva aldım 70e 100 cm. Mubarek ne yerde durur ne gökte.. Okula getirene kadar ( Neredeyse boyum kadan) aklan karayı seçtim..Ahh ah.. Allah'ın sopası yok işte.. Var mı öyle kolaydan ders geçmek Kaybakam Hanım.. Seçmezsen bölüm derslerini olacağı bu..

Lenn !..len hoca.. Ben de bu kolajda parayı konuşturmazsam bana da Kaybakam Hanım demesinler..Bu bir rüşvet değil yanlış anlamayın kaybaklarım. Öyle ya, Hem adam olacak, aynı zamanda mali olacak.. Ben de paradan adam yaparım..:) Mali adam olur :P.. Nasıl fikir?

Ben buldummm !.. Ben buldummm :D..

6 Nisan 2014 Pazar

DONDURMA MACERASI...


Aşırı sıcak bir günde, Kaybakam dondurma yemeye karar verir..
Etrafına bakınır bakınır bakınır, " Maraş Dondurması " yazılı tabela ile karşılaşır.;

O anda kaybakam böyledir;

Biraz sonra neler yaşayacağını bilmeye Kaybakam, Koşar adımla maraş dondurmacısına yaklaşır.
" Abi.. Bana 2 talelik koccaman bir dondurma verir misin?" diye sorar,
"Hay hay efenim" cevabını aldıktan sonra beklemeye başlar,

O anda Kaybakam böyledir;

Ve Kaybakam elini külaha uzattığı anda maraş dondurmacısı ilk şakasını yapar;

O anda Kaybakam böyledir;

Tekrar elini uzatır;

Ve tekrar..

Artık sinirlenen Kaybakam, Dondurmadan vazgeçmek üzeredir;


 Son bir umut kıvılcımı ile son bir kez elini uzatır, güzelim dondurmayı kapmıştır..

O anda Kaybakam böyledir;


SON









NE GÜZELSİN 'ÇOCUK'



Çocuktuk önce; tıfıl tıfıl zayıftan, incecik bir şey.. Her birimizin eline verdiler emek arası domates, peynir, zeytin saldılar çayıra mevlam kayıra. Oynadık , oynadık, oynadık.. Kavga etmeyi öğrendik, gülmeyi, ağlamayı, paylaşmayı...  Aslında kardeşliği öğrendik daha çok o yaşlarda. Annelerimiz ; saç başa girdiğimiz zaman: "Yapmayın, kardeş kardeş oynayın" derdi, biz de sanki bunu demelerini bekliyormuşuz  gibi hemen başka bir oyunda kardeş kardeş oynardık

Büyüdük biraz daha sevmeyi, aşkı öğrendik. Aynı kızı/ oğlanı sevdiğimiz de oldu bizim. Belki de bu yüzden ilk kıskançlık tohumları ekildi göğsümüze, filizlendi, büyüdü. Biz büyüdük , o büyüdü.. Anneler de sustu 'kardeş kardeş' oynamadığımızı gördüğü halde, biz de sustuk .
Büyüdük, büyüdük daha da büyüdük . Her attığımız adım, her kurduğumuz cümle daha da anlam kazandı. Ve bir gün geldi, biz  ekmek arası çocukluğumuzu özledik. 


4 Nisan 2014 Cuma

ALLA BENİ, PULLA BENİ, MİMLE BENİ...:D.


Merhabalar Kaybakcıklarım , şekerlerim , canlarım...:) Ya şeyy.. Sır saklamasını bilir misiniz?.. Ama kimseye söylemeyeceksiniz.. Söz mü?.. Ölümü gör len?.. Nolur söylemeyin ta..:):)

Bir şey soracağım, ama aslında bildiğim bir şey sanırım. Yani sanırım biliyorum.. Ya da bir kısmını bildiğim ama en önemli kısmını bilmediğim bir şey bu..:D.. MİMLENMEKKK

Yahu mimlenmek nedir biliyorum. Hemen öyle alevlenmeyin  "Bu mu sır.. Tüü senin kalıbına !" gibi sözler duyuyorum sanki şimdiden.. Asıl sorum şu; hadi diyelim ki biri beni mimlemiş.. Benim nereden haberim olacak ki?. Merak ediyorum.. Yani sorum buydu. Hiç mimlendim mi acaba?

Mim ne işe yarıyor hiç bir fikrim yok açıkçası.. Nasıl mimliyorsun? Hangi konularda mimliyorsun?."Mimlemek".. Ne bileyim tuhaf bir kelime.  Nereye çeksen oraya gelir. Düşünsene bir polis gelse ve size " Kaldır ellerini Poliss.. Seni kanun namına MİMLİYORUM" dese kulağımı hiç de tırmalamaz hani. Ya da bir gazetede "Yazıyooorrr yazıyooorrrr.. Mimlenen politikacıları yazıyoorr" diye bir manşet görsen hiç tuhafıma gitmez..

Haha..:D.. Hatta daha da ileri götürüp her zaman ki gibi saçmalamam gerekirse ; " Al güzel kızım sana MİM kurabiyesi yaptım" dese annem , o kurabiyelere bayılırım..:D. " Şu dolaptan tornavidayı, çekici, mimleri getiriver" dese babam hemen getiririm..

Ya da düşünsene.. " Olum bak seni mimlerim ha" .. Ohaa.. Kavgada bile söylenmez..:D..

Velhasıl efenim mimlendim mi acaba diye merak ederkene bunu bir de size sorayım dedim.. Olur da biri beni mimlemiş de benim haberim olmamışsa kusuruma bakmayın , cahilliğime verin kaybakcıklar..:)... 

LAY LAY LOM GALİBAAA....:)


Bakın size ne buldum...:).. İlk yazmaya başladığım zaman yazmış olduğum hikayelerden biri.. :). Umarım beğenirsiniz. Bu hikayelerimi kaybetmek istemiyorum kaybaklarımmm :(.. Benim için her biri çok değerli..Haydin okuyun bakemm:)..


"Nasıl geçti habersiz,
O güzelim yıllarım.."

Yine takıldı dilime bu şarkı. Sanki ruhum 100 yaşına yeni basmış bir ergen. Merak etmeyin yakında bu tabirlerime alışacaksınız ( Öyle olmasını umuyorum ).

Sınavlarımı atlatmışım, keyfime diyecek de yok hani. Oh devlet yurduna gizliden 'Kettle' de soktum sıcak sıcak çay, kahve içebiliyorum.( Aman aramızda kalsın. Diğer türlü gece 12'den aşağı zebillerden sıcak su akmıyor napabilirdim ki.) . İsterseniz buyrun gelin bir kahvemi için :). Tanışırız, muhabbet sohbet etmiş oluruz hem. Gelirseniz çayınızı da almayı unutmayın, şeker bizde var :)  (Öğrencilik halleri işte).

Sizi 100 yaşındaki ergen bedenimle tanıştırayım biraz da. Kilo problemi yaşıyor kendileri bu aralar. Aslında takıtılı bir ruh hali var. Hiç de hayra alamet değil ama neyse. 10 kilo kadar vermek istiyormuş sözde. Annem ona yalvarıyor ; "Yapma 'Adı yok', Seda Sayan'a çıkan 19 kiloluk Hatice gibi mi olmak istiyorsun? Öldüreceksin kendini ." Ama o dinlemiyor. Aslında biraz da annemin abartması, alt tarafı 50 kilo olacak canım 'Adı Yok' ne var. Ama yok, ben tombalak olsam annemin daha çok hoşuna gidecek ben biliyorum.

Yurdun arka bahçesine indik kızlarla spor yapmaya. İki yuvarlandık hemen; "Ayh.. Oy. Çok yoruldum ya.. Yeter artık çıkalım odaya" diye sızlanmalar başladı. Abartmıyorum 15 dk. bile olmamıştı henüz. Hemen elimi adını bilmedim o spor aletinin tutma yerlerine vurdum; "Hayır !" dedim, "Benim de adım 'Adı yok' ise bu gün bu spor 1 saat boyunca yapılacak.". Herkes şaşırmış bana bakıyordu. Bir tanesi dayanamayıp sordu; "Tatlım ya bir problem mi var, neden bu kadar sinirlisin?". Ona bir Kadir İnanır bakışı attım ki sinirli olduğumu anlasın; aynı zamanda da ne yapacağım belli olmaz fazla da üstüme gelmesin. (- Seviyorum de, +Nayır... filan vardı ya. Hani sevse de sevmese de dayak yiyen kadın. Öyle bir bakıştı işte benimkisi de ne yapacağım belli olmaz. Aynı zaman da da fakir ama gururlu bakışıydı bu)

"Bir problem yok " dedim. "Sizz... İki yüzlüler.!. Daha bu sabah 'Su içsem yarıyor' diyen sizz.. " dedim ve devam ettim;
-" Sen Domates. Bu yaz sevgilinle barışma hayalleri kurmuyor muydun?. Zayıf ve alımlı Salatalık senin elinden fiziğiyle çalmamışmıydı enişte beyi?"
-"....."( Domates, sessiz bir şekilde yere bakıyordu. Utanmıştı, gözleri dolmuştu)
-" Peki ya seni Yogi? Ey Yogi.. Ayı Yogi.. Sen ki aramızdaki en kilolu olansın. Sen bizden daha hevesli değil miydin zayıflamaya. Bıkmadın mı XXXL kıyafetlerinden? Len senin adın neydi, bak adını bile 'Yogi' olarak hatırlıyorum. Hoşuna mı gidiyor bu durum?"
-" ..."( Ağlıyordu.)
-" Bizi küçük gören erkeklere ders vermeye çalışmayacak mıydık?. Yine 'Yürüyen goriller geliyor.. hihihi..' gibi sözler mi işitmek istiyorsunuz?. Blabla bla..." Bir sürü şey söylemiştim. Herkes sessiz, sadece beni dinliyordu.
Konuşmamı bitirdiğimde, 7 kişi olduğumuzu fark ettim. Oysa biz 3 kişi spora inmiştik. Anlaşılan duyanlar da nasibini almıştı bu konuşmadan. "Haydi bakalım herkes iş başına ." dedim. 

SONUÇ : Kendimi yatağa nasıl attım hatırlamıyorum. En son duyduğum ses ; "Ölmek var, dönmek yok!. Burası SURVİVEERRR !" diye bağıran Yogi'nin sesiydi. Ama gülmeye halim yoktu.



3 Nisan 2014 Perşembe

SOĞUK BİR ESPRİ ISITIR SENİ...


"İyi ki gelmişim derse vallahi.. Bu konular kitapta da yok. Vizede hapı yutardım.. Allah korusunnnn.." dedim Pelin'e..Pelin'in pek endişelendiği söylenemezdi.. Ben de saf saf hocayı dinlemeye devam ettim.

 Konu o kadar önemliydi ki. Neredeyse hocanın ağzında çıkan her sözü yazıyordum.. " Allah'ım ya.. Şükürler olsun." dedim tekrar Pelin'e.. Pelin; "Off" der gibi yüzüme baktı.. Hemen başımı hocaya çevirdim.. Dersi dinlemeye devam ettim.

"Türkiye'de kadın hakkı konusunda neler düşünüyorsunuz?" dedi hoca. Herkes bir şeyler söylüyordu.. Açıklamaları bir duysanız.. Ohoo.. Bu konu hakkında filozof kesiliverdiler vallahi.. Tam bu düşüncemi Pelin'le paylaşacaktım ki ; onun "Sakııınnnn !" bakışıyla karşılaştım...Bir daha konuşmamak üzere sustum..

Konumuz nereden nereye geldi.. En son vergilerden bahsediyorduk oysa. Şimdi ise dayak yiyen kadınlardı konumuz.. Bir anda ortam gerilivermişti sanki.. Herkesin küçük de olsa bir anısı varmış; kimisi bunu paylaşıyor, kimisi o küçük anıyı bile anlatmaya yanaşmıyordu. Ben mi ne yapıyordum?. Şeyy.. En son susmuştum ya.. Hala susuyordum..

Hocamız Prof. Dr. Habib Y. çok ilginç bir adamdır. Dersleri çok akıcı geçer, sohbet havasında..Düşünün ; vergi ne kadar ilginç bir konu olabilir ki?. Burada şu yazıyı okuyan kaç kişinin dikkatini çeker bu konunun teorisi merak ediyorum doğrusu.. Ama eğer Habib Hoca'dan ders alsaydınız, derslere göbek ata ata girerdiniz:)..Ne demek istediğimiz bu yazının sonunda anlayacaksınız.

"Türkiye'de kadın hakkı yoktur çocuklar" dedi habib hoca.. Çoğu kişi de ona katıldı.. Ama katılmayanlar da az sayıda değildi.. Hekes uzunca tartışılan bu konuyu açıklamasını bekliyordu hocanın. 

"Türkiye'de kadın hakkı yoktur; çünkü Hakkı erkek ismidir. Hakkı'dan kadın olmaz" dedi

(sessizlik)

Bu gerçekten olmuş muydu? Yani koskocaaaa profösör..Herkes birbirinin yüzüne bakıyordu.. Sonra bir şey fark ettim;

 Onların bakışı şöyle iken;


Benim bakışım ;

böyleydi.

Saçmalayanları ve saçmalamayı severim efenim..:). Herkes öyle bakarkene ben tabii ki böyle bakarım..:D.

Habib Hoca ansızın konunun en önemli yerinde, herkes konunun tam içindeyken ansızın soğuk bir espri yapar ve bu espriye bir tek kendisi güler. Biz de onun gülüşüne güleriz..:):).. 

Neden mi?



Onun gülüşü abartmıyorum böyle..:D...Dolayısıyla dersleri sürprizlerle dolu geçen bir adam..:) Büyüyünce ben de öyle olmak istiyorum....:P ( Prof. dr yani.. Öle soğuk espriler yapmak istemem doğrusu..:D).

Ay kaybakcıklarım bu günlük bu kadar yeter.. Bir daha ki programımızda tekrar görüşmek üzere hoşçakalın efenim:P..




1 Nisan 2014 Salı

AŞK AŞK AŞK YÜZÜNDEN...:D


Merhabalar... Bu gün nasılsınız?.. Beni soracak olursanız ben çokkkkça iyiyim kaybaklarım:).. Bu gün size birini tanıştıracağımmm...:):. O benim BATMAN'im.

O biiiiiiiiiirrrrrrrrrr halkın oyuncusu.. O biiiirrrrr yakışıklııı... o biirrrrrrr sevimlii... O biiiiiiiiiiiiiiirrrrrrrr  Aşkk.... O  bir ki üçç  benim sadık yarim, Kuşummm...Her zaman olduğu gibi ona da bir takma isim koyacağım..:).. O benim Vecihi'mm....


Efenimmm, 

Bizi kader birbirimize bebeklikten bağladı. Biz aynı mahallenin iki yaramaz çocuğuyduk.. ( Gerçekten yaramaz.. En azından ben çok yaramazdım.. Canım aşkım Vecihi'm daha usluydu.. O bilir:))... Küçükkene oynadığımız yakalamacılık, saklambaç vs. büyüyünce yerini aşka bıraktı sanırım.. :)

Bütün bunları burada anlatayım ki ileride (Eğer blogu da kapatmazlarsa) Torunlarım dedesiyle nenesinin nasıl tanıştıklarını birinci ağızdan bilsinler :)..

14 Temmuzdu.. Yıl 2008.. Güzel bir yaz günüydü.. Ben henüz lise baharındayken, beyefendiler benden büyükler, Ege üniversitesi öğrencisiydi kendileri..:)..Neyse.. Daha önceden belli ediyordu canım bu kendini..  " Kuşum, canım..." vs. gibi sözlerle.. Ama ben " Anlamadım, efendim?.." gibi sözlerle geçiştiriyorum :P ( Çok komik ve eğlenceli günlerdi yahu.. Hey gidi günler heyy..:D)

Bir şekilde başlayan bu ilişki herhangi bir teklifle olmadı, sanırım direkt aşkla oldu.. İyiki de oldu..:).. Hani lise aşkları unutulmaz, farklı olur derler ya, İşte ben lise aşkımı onda yaşadım..:).. Bu kadar güzel ve değerli.. 

Henüz 18 yaşımdaydım ( o da 19). Yaşımız küçüktü ama aşkımız büyük.. Karnemi birlikte almaya gittiğimiz günleri hatırlıyorum da..:D.. Gerçekten küçükmüşüm ben yahu..:).. Karnem de 3 var diye ona göstermeye utanırdım..:).. Hemen teşekkür belgesini eline alır Görsev'e gösterirdi..  Ne de güzel gurur duyuyordu benimle bir bilseniz dedenizzz..:P..( Torunlarıma seslenmekteyim)

2 yıl onu uzaktan hasretle bekledim..Birbirimize hasret koskoca 2 yıl geçti..Çok çalıştım Ege Üniversitesini kazanmak için . Ama olmadı.. Sonuç: Sakarya Üniversitesi..Üzüldüm... Üzüldük.. 

Sonra bir şey oldu;

Ege Üniversitesini bıraktı ve yanıma Sakarya Üniversitesi'ne geldi..:):).. Yahu ben nasıl sevmem bu çocuğu..:D.. Canım aşkım Vecihi'm benimm..

Yıl 2014.. Ve ben hala bir tek O'nu seviyorum.. Ömrüm yettiğince de bir tek onu seveceğimm..:) 

Seviyorum uleyyynnnnn !....:D.