BUYRUN..

HOŞ GELDİNİZ :) ARKANIZA YASLANIN VE TADINI ÇIKARIN..

25 Nisan 2013 Perşembe

YAZ GELSİN, HOŞ BULSUN...:)

Tatiiiilllllllllll....

Bu günlerde ihtiyacım olan tek şey bu.. Deniz, kum , Güneş, anne, baba, kardeş...Hepsi bir arada, yanında ikram olarak da bir dilim huzur, bir kadeh de mutluluk olsun..

Yazın bir başka güzel oluyor insan. Ne bileyim. Az yediğinden midir, çok hareketliliğinden midir bilinmez zayıfsın. Hafif yanık teninle, şöyle iki salınarak gezele ortalıkta, havanı at.. Sanki dünyanın en güzel kızı sensin..Aslında neresinden bakarsan bak, kara kuru bir şeysin, ama; "O ne öz güven o?" havasından da geçilmiyor hani. Ver elini Paris, Londra, İtalya. Oohh...( Aman nerede öyle yerler ? Biz ancak fotoğraflardan görürüz. Belediye plajı en ideal tatil köyü ;))

Güneşten yararlanmak bedava olduğu için sanırım o kadar kişi yanık tedavisi görüyor. Biraz dikkat lütfen hanımlar, beyler. Her şeyin fazlası zarar.  Ya da ;"Amaaannnn bea.. Yoğurt sür geçerr" de diyebilirsiniz. Bayılıyorum şu yaz diyaloglarına :D

(1)
-" Dıdıdı.. Çok soğuk Hayri.."
-" Dal dal ısınırsın Nuri"
-" Olum ben öyle hemen alışamam. Yavaş yavaş olm.."
CUMBULLOP !...(Her yeri ıslanır Nuri'nin)
-" Hii...!.. "
CUMBULLOP ! ( Nuri de suya alışır. Bu biraz da sıkıysa alışma modudur. Eğer Nuri bedeninin tamamını suya sokmazsa, biliyor ki Hayri onu ıslatmaya başlayacak. )
-" Su sıcakmış la.."
-" He ya sıcak.."
-" Gel hadi buradan biraz uzaklaşalım."
-"Niye?"
-" Olum gel sen güzel kardeşini dinlee"
-" İşedin mi len doğru söyle?"
(Gülüşmeler)
-" Allah belanı versin Hayri.. Su yutuyoruz len o kadar şerefsiz.."

(2)
-" Ya kusura bakmayın kızlar.."
-" Önemli değil. Buyrun alın topunuzu."
-" Gelin isterseniz birlikte oynayalım."
-" Yok saolun."
-" Bu arada adım Ali"
-" Memnun oldum Ali Bey."
-" Siz adınızı söylemediniz."
-" Lütfen, söylemek istemiyorum. Rahatsız etmeyin."
-" Güzel olduğunuz kadar küstahsınız da.."
- Ne.."
-" Hı hı. İyi günleerrr..."


-" Olum ne konuştunuz kızla o kadar len?
-" Aman kendini beğenmiş bırak şunu ya.. "
-" Tamam sıra bende.. Bak şu sarışınlar yeni geldi. Topu o tarafa atacağız."
-" Tamam.."

(3)
-" Hadi yabancıymış gibi ingilizce konuşalım"
-" Tamam hadi başla Elif"
-" Haha.. No problem. bla bla.."
-"Şşştt.. Çaktırma bak biri sana doğru geliyor."
-" Sorii..tanışabilir miyiz?"
( Kızlar birbirlerine bakıp gülmeye başlarlar)
-" O nasıl bir ingilizcedir ..Biz türküz kardeş. Yok tanışmayalım.."
-" O zaman niye ingilizce konuşuyorsunuz la? Dilimizi B*k ettiniz.. Türkçe konuş türkçe.."
-" Yes yes.."
( Gülüşmeler.)

 Aman ya.. Gelsin yaz gelsin.. Gelsin de hoş bulsun...:)

23 Nisan 2013 Salı

JABULANİ..

Merhaba..
Bu çocuk kim biliyor musunuz? Hayır hayır.. Ben de tanımıyorum.. Adı Ali ya da Ahmet, Mehmet gibi bir şey değil muhtemelen. Daha yabancı bir şey. Micheal ya da George ya da Jhon olabilir mi?.. Yo yoo. Muhtemelen  tınısı daha farklı isminin , Kulağa daha yabancı gelebilecek bir isim. Ben ona Elewa diyeceğim.

Elewa, akıllı demek onların dilinde. Ilo da diyebilirim, güneş, ışık demek. Yo yoo.. En güzeli Jabulani ; mutlu demek. Gelin hep birlikte Jabulani ile tanışalım;

-"Merhaba Jabulani"
Bizi tanımıyorsun henüz, biz de seni. Dilimiz farklı, tenimiz farklı, rengimiz farklı, sen farklı, ben farklı.. Hayır hayır... Irkçı değilim ben. Aramızdaki gözle görülür farklardan bahsediyorum sadece. Mesela sen neden bu kadar zayıfken, ben bu kadar şişmanım ?. Minik ellerine bakıyorum da, kendi ellerimden utanıyorum .

Jabulani  yaşıyor musun acaba? İnternetten bulduğum şu tek fotoğrafına bakıp seninle konuştuğumu hissediyor musun? Adını bile bilmediğim Jabulani.. Sahi... Bir adın olmalı elbet. Annen sana en güzel sesiyle seslenirken, ona koşuyor olmalısın. Aman düşme Jabulani, zira cılız bacaklarının takati kalmamış olabilir.

Nereye saklamış olabilirsin o içindeki çocuğu ?. Kaç yaşındasın sen Jabulani? Ne kadar da büyüksün? Minik bedende sıkışmış ruh gibisin.. Aman Jabulani !. Minik ellerinde, kadere inat tutun hayata..

Ben de günah çıkarıyorum işte .. Herkes gibi "Elden ne gelir ki" diyorum. Hiç bir şey yapmıyorum senin için. Üzülüyorum işte bazen. Aklıma geliyorsun, üzülüyorum. Çoğu zaman aklıma bile gelmiyorsun. Gerçekten elden bir şey gelmez mi?.

Bu arada 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı bu gün. Yani senin bayramın. Jabulani..? Beni duyuyor musun?. Jabulanii...

19 Nisan 2013 Cuma

ALDATILMA TERAPİSİ...



Belki de susmalısın !
Bulutları seyretmelisin, çoğu zaman iyi gelir.
Şansına yağmur yağıyor, bu fırsatı kaçırma çık ve ıslan.
Her gördüğün birikintiye es geçmeden bas.
Korkma !
Kaybedecek neyin var ki senin?
Sen ki Onurunu kaybetmişsin,
Sen ki gururunu kaybetmişsin,
Sen ki,
O'nu kaybetmişsin..

Titremeye başladıysan, artık üşüyorsan,
Bu iyiye işaret !
Artık kendinin farkına vardığının habercisi.
Şimdi bağırma zamanı,
Bağırr !
Avazın çıktığı kadar,
Yüreğine sığamayacak kadar,
Sesine senin bile şaşıracağın kadar,
Sesin kısılana kadar
Bağır !

Yer- gök şahit olana kadar,
Sesini yüreğin duyuncaya kadar,

Bağırr !

Çök dizlerinin üzerine,
Merak etme yağmur damlaları saklar göz yaşlarını
Dağlar keser sesinin önünü,
Her şey seninle yüreğin arasında,
Yüreğin ağlasa, aklın teselli edecek onu,
Sen ağlasan, yağmur teselli edecek seni..

Uzan çamur birikintisine,
Gitsin tenindeki kokusu,
Bırak yağmır yıkasın, toprak sarsın seni,
Emin ellerdesin !

Artık ağlayamıyor musun?
Güzelll..
Şimdi kalk olduğun yerden,
Güzel, sıcak bir duş alma vakti.
Tertemiz, ondan arındırılmış bir haldesin.
Koy sıcak suyu,
Güzel bir 3'ü bir arada yap kendine.
Aç perdelerini yağan yağmuru seyret,

GEÇMİŞ OLSUN..



18 Nisan 2013 Perşembe

İCE LOVE..(dıdıdıdıdı..)



Sıcağı da soğuğu da paylaşmaktır aşk..


Ellerini bir 'hohh'la ısıta bilecekken,
Bir soğuk gülüşüyle buz kesiliverirsin!

AMA YİNE DE AŞK  :)






17 Nisan 2013 Çarşamba

UYANAN GÜZEL !

-" Gerçekten hayatım. Melek gibi uyuyorsun yanımda. Senden önce uyandığım zaman bilerek seni uyandırmıyorum. Güzelimi izliyorum. Uyuyan güzelimi.."
-" Gerçekten mi?. Ben mi ?. Vay be.. Ay çok merak ettim."
-" Allah Allah ya.. Sinirlenmeye başlıyorum ama. Gerçekten mi aşkım sürekli sürekli..!"
-" Yav tamam sinirlenme sen. Ben sadece merak ettim kendimi. Baksana melek gibi filan uyuyorsun diyorsun bana."
-" Bunaldım ama Hülya. Bir daha böyle güzel laflar nah duyarsın !"

Hülya gerçekten de bir daha böyle güzel laflar duyamadı. Ama ne yapsın, merak ediyordu. Kendini uyurken hayal ediyordu. Bazen eline aynayı alıp uyumuş taklidi yapıp nasıl göründüğüne bakıyordu. Hatta hızını alamadığı zamanlar, 1.3 megapikselli telefon kamerasıyla kendini uyuyormuş gibi fotoğraflar çekip duruyordu.

Her sabaha mutlu, huzurlu ve güzel uyanıyordu.(öyle hissediyordu). "Alt tarafı elini yüzünü yıkayacaksın Hülya ! Çık artık !" diye bağıran ablasının sesine hiç aldırmadan , banyoda henüz yıkamadığı yüzünü uzun uzun seyrediyordu. Dağınık saç buklelerini bile düzeltmiyordu. Çok uyumaktan şişmiş olan yüzüne bakıp bakıp gülümsüyordu.

Bir gün ;

-" Hayatım ya.. Senden bir şey istesem ?"
-" Söyle bakalım ne istiyorsun?
-" Ben uyurken fotoğrafımı çeker misin?
-" Hayda.. Nerden çıktı şimdi bu?"
-" Çok merak ediyorum ya. Lütfööönnnn..."
-" off.. İyi madem .."
-" Canım aşkım benimmmmmm"
(Sarılmalar, yalakalıklar, küçük kız çocuğu gibi konuşmalar..)

Sabah o kadar mutlu ve güzel uyanır ki, uyuşmuş koluna hiç aldırış etmeden sağ kolunun üzerinde doğrulur..Odanın kapısı tıkırdar;

-" Geelll!"
-"Uyanmış mı benim uyuyan güzelim?" Elinde taşıdığı muhteşem kahvaltı tepsisini Hülya'nın kucağına koyar.
-" Uyandım aşkoommm"(dudak bükmeler)
-" Ben seni yerim, yeriimm..."
(Gülüşmeler)
-" Haydi ye bakalım bunları, kendi ellerimle hazırladım."
-" Ellerine sağlık bebeğim".

Kahvaltısını ederken, ortamı bir anda "Hani çektin mi fotoğraf?" diyerek bozmamaya çalışıyordu Hülya. Netice de o da insandı, dayanamıyordu. Son lokmayı da yuttuktan sonra ;

-" Aa.. Aşkım şimdi aklıma geldi de, beni fotoğraf çektin mi?"
-" Evet çektim canım"
-" Hadi yaa.. Bir bakabilir miyim?"

KIZIN GÖRMEYİ BEKLEDİĞİ;


GERÇEKTE GÖRDÜĞÜ ;


Gerçeği fark eden Hülya, pot kırmadan ;

-" Hımm.. Pek meleğe benzemiyorum sanırım hayatım?"
-" Saçmalama aşkım. Ne kadar da huzurlu uyuyorsun baksana?"
-" Sen öyle diyorsan.. İyi madem.."

ERKEK ARKADAŞININ  GÖRDÜĞÜ ;


15 Nisan 2013 Pazartesi

BENİMLE UĞRAŞMA DOMATES !..(Korkularınla yüzleş !. )

-"ÖöööööööCccÜüüüüüüü...Korktun mu ?."
-"Öcüden korkacak yaşı çoktaan geçtim ben" dedim.
-" Peki ya cinler?"
-"Şşşştt.. Ağzını hayra aç Domates" dedim sinirle. "Hiç de komik değil !"
-"Neden ? Cin dersem ne olur ki?"
-"Ya anma şunları !"
-" Neleri..?" (Sinsi sinsi gülüyordu.)
-" Şeyleri işte. Onları. Üç harflileri.." dedim , der demez de bir ürperti geçti içimden.
-" Ne alaka? Sanki üç harfli deyince onlar anlamıyorlar mı onlardan bahsettiğimizi?" dedi gülerek. "Onlara salak muamelesi yaparsan onlar daha da sinirlenir bence. Adını söyle gitsin." diye de ekledi.
-" Sana beş harfli deyince üstüne alınıyor musun?" dedim sinirle.
-" Hayır. Ama onlar anlıyorlar bence" dedi.
-" Of tamam Domates. Nasıl biliyorsan onu yap" dedim.
-" Saçmalama Kaybakam. O zaman maden öyle sesleniyorum onlara , 'cinler geldiyseniz kapıyı çalın' " dedi. Gülüyordu. Kapı çalmıyordu. Bana döndü ve ;
-" Bak, gelmediler" dedi.

Tek bir kelime bile etmeyecektim. Domates'e laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordu. Hatta anaokuluna giden bir çocuğa, integral, türev anlatmak bile daha basitti. Ah diyordum, çalsaydı şu kapı da Domates kendi rengine bir kavuşsaydı.

Kitep okurken aklımsan sinsi planlar geçiyordu. Ona bir oyun oynamak iyi olabilirdi." WC'ye gideyim bare" diye belirterek odadan çıktım. ( Neden böyle bir şey söylemiştim ki.). "Domates, bilgisayarla işim bitti benim. İstersen kullanabilirsin. " dedim. Bilgisayarı ısrar eder gibi onun önüne bıraktım. ( Hiç itiraz da etmedi ya, neysee).

Hemen yan odaya girdim. Kızlara bütün olan biteni anlattım.( sessizce. çünkü duvar o kadar inceydi ki, biri osursa yan odadan duyuluyordu).

Plan A şu; Benim mouse kablosuz. Mouse algılayıcı bilgisayara takılı olacak, mouse bizde. Yani; yan odadan mouse'yi kontrol edebileceğiz. Her şey, kolay ve basit. "Bismillah" dedik, başladık. Domates'in sesini duymaya çalışıyorduk;

-" Ne oluyor bu bilgisayara be !"
( Kıkırdıyorduk)
-" Kaybakaaaamm.."
(şşştt.. duycak çok gülmeyin)
-" Hiç komik değil ya.."
( Gülüşmeler)
-" Çok korkuyorumm yaaa..."( ağlama sesi geliyordu)
( Ağlıyor mu o?. )
-"..."( ses gelmiyor.)
(Yoksa kendine bir şey mi yaptı?)

Kapıyı kırar gibi açtık. hemen odaya girdik. Bizim domates karşımıza geçmiş elma yiyordu.
-" Bu kadar salak mı sandınız siz beni?"
-"Şeyy.. Nerden anladın ki?",
-" Aman saflar. Gelin bırakın şimdi bu işleri de, elme yiyelim."

Gülmeye başladık hep birlikte. Hiç beklediğim gibi bir sonuç olmamıştı , ama yine de komikti. Oturduk hep birlikte elma yemeye başladık. Biz muhabbet ederken kapı çaldı;

-" Geellll" dedi Domates.
İçeri giren olmamıştı. Tekrar çaldı kapı;
- "Off.. Gellllll.. Duymuyor musun?" diye bağırdı Domates..
İçeri giren olmamıştı. Kapı tekrar çaldı. Domates dayanamadı, yerinden bir hışımla kalkıp kapıyı açtı;
- "Hani? Kimse yookk?" dedi. "Kızlar bu oyun uzadı ama." diye ekledi.
-"İyi de Domates biz bir şey yapmadık ki" dedim. Domates kapıyı kapattı. Daha arkasını dönmemişti ki kapı tekrar çalmaya başladı.
-" Yeter amaaaaa !" dedi, kapıyı yerinden çıkaracakmış gibi açtı, kimse yoktu. Bir kaç terbiyesiz kelime ettikten sonra geri geldi ve yerine oturdu..( Ayy.. Ne terbiyesiz hem dee.. )

Biraz daha muhabbet ettikten sonra kapı tekrar çalmaya başladı ama kimse 'gel' demedi.
-" Seninkiler gelmiş olabilir mi?" dedim gülerek.
-" Cinler mi?" dedi. O da gülüyordu.
-" Sor bakalım onlar mıymış.." dedi Yogi. ( Kahkaha attık.)
-"Tamam o zaman " dedi Domates, " Ne yapsınlar?" diye bize sordu.
-" Işıkları söndürsün" dedik.

KARANLIIIIIIKKKKKKK..

- "Domatess?"
-"Daha sormadım ki? Noluyo yaa?"
Kapı kendi kendine açıldı. Bir karartı gözümüzün önünde duruyordu. Odada bir çığlık koptu ki, hem de ne çığlık.( Bu Domates'in sesiydi.)

"TAMAM TAMAM BU KADAR YETER" dedim. Işıklar açıldı. Odaya 4-5 tane kız gülerek girdi. Onlara teşekkür edip yolladım. Sonra Domates'in bayıldığını fark ettim. Hemen indirdikleri şartelleri kaldırdı kızlar sağolsunlar.

-" Domates.. Domatess? Haydi kalk bitti bitti kalk..."
-" Ne oldu?" dedi, gözlerini hala açmamıştı. Korkuyordu sanırım.
-" Öcü geldi" dedim. (Gülüyorduk)
-" Off.. Kaybakam sen çok fenasın !. Senin ben ağzına BİİİPPPP" dedi.
-" Şşşştt.. Çağırayım mı öcüleri yine?" dedim .. Kahkaha attık birlikte..

Bu akşam çok eğlendik. O korku sanırım yetti Domates'e . Bir daha böyle konuşmaz- en azından benimle-.

Gece güzel bir uyku çekiyordum. Sanırım bir ara kapı tıkırtısı sesiyle uyandım. Ama gözümü açacak halim yoktu, arkamı dönüm tekrar mışıl mışıl uyumuşum...

Planın B aşaması size de sürpriz oldu değil miii :P... Hihihi...:)


12 Nisan 2013 Cuma

GÜNDE ÜÇ KEZ KÜÇÜK İBO...:)

Merhabalaaaarrr efenim.. Afiyettesinizdir inşallah..Beni soracak olursanız ben bomba gibiyim.. Evet evet bomba gibi. "Gecenin bu vaktinde ne bu enerji yav" diye sorabilirsiniz. Ben hemen fazla uzatmadan size sırrımı söyleyim ; "Küçük İbo"..:)

"Anlamadım?" dediğinizi duyuyorum. Hemen anlatayım. Bendeniz internette sörf yapıyordum. Önce uzaylılardan başladım, ilginç görüntüler filan derken bir baktım Küçük İbo dinliyorum.. Öyle bir şarkı buldum ki, koptum yemin ederim.

Küçücük bacak kadar veletin söylediği şarkıya bakın Allah aşkına ya ;


"'Ayrılık Acısı'nı anlat bakalım abilere, ablalara. Hanimiş oğlumun ayrılık acısı.. Afferiiimm.. Burdaymışş." diye sevesi gelmiyor mu insanın ya. Vallahi benim sevesim geldi.

Ben Küçük İbo'nun bu şarkısını dinledikten sonra tabii kendimi tutamadım ve bir kaç şarkısını daha dinledim. (Aslında klipler çok eğlenceli. Tavsiye ederim..:)) Derken ben hızımı alamadım bir de görsellerden Küçük İbo'yu arattım. O kadar güzel Fotoğraflar vardı ki ; öldüm gülmekten yaa...

Hemen açıklık getirmek isterim; güldüğüm Küçük İbo'dan ziyade, ona bu şarkıları söyletenlerdi. Allah aşkına çocuğun söylediği sözlere bakın;


Evlerin önünden geçtim dün gece
Seni son defa görmek istedim
Ayrılıp gitmeden sen buralardan
Sesini son defa duymak istedim

Kapılar kapalıydı perdeler örtük
Odalar karanlıktı ışıklar sönük
Çaresiz ayrıldım boynum bükük
Ölmek istedim kaderime küsüp

Gözümde canlandı o düğündeki anılar
O saatlere dönmek istedim
Ben seni son defa görmeyince
Orada canıma kıymak istedim

Acaba ne demek istediğinin farkında mıydı?( Sanmıyorum). O sadece şarkı söylüyordu. Abiler , amcalar ondan bunu istiyorlardı çünkü. 

Düşünün, bu şarkıyı dinlediğinde gülüyor insan. Aslında şarkı komik değil ki. Kim bilir kaç kişi geceleri bu şarkıda içip içip ağladı. Ama yoookk.. Gülüyorum, kendimi durduramıyorum. "Küçük İbo ; Ben seni son defa görmeyince, orada canıma kıymak istedim" diyor , ben kahkaha atıyorum düşünün artık.

En ilginç olanı da ne biliyor musunuz?. Bu şarkının müziği Küçük İbo'ya aitmiş. Yav bu çocuğun ağzına Müslüm Gürses filan tükürmüş olmalı. Çünkü belli bir oturmuşluk, bir 'Baba' kalıbı var çocukta. 

"Küçük İbo'yla aynı evde yaşamak....(Hahaha). Çok eğlenceli len. Anası, babası çok şanslıymış." diye düşünürken aklıma; "Annesi kim?" sorusu takıldı. Hemen görsellerde arattım. İlk karşılaştığım sonuç;

"KÜÇÜK İBO AİNSTEİN'İN ANNESİ OLABİLİR Mİ?"(Şok şok şok!)
Altta da bir kadın fotoğrafı. Bu kadar mı benzerlik olur;


Ben yarıldım gülmekten. Sizin için iki fotoğrafı karşılaştırdım;


İyi göremeyenler için yakınlaştırdım;


"Böyle bir benzerlik olamaz" diyenlere, "Neden olmasın ki?" diyorum. Olmuş işte. Bal gibi de olmuş. Sana , bana yargılamak düşmez.( Ama şaşırabiliriz.. Vallahi ben çok şaşırdım.)

Başlık enteresan. " Ainstein'nin annesi mi?". (Hahhaha). Ainstein'in annesi olabilmesi için;

1- Ainstein'in zaman makinesini bulup Küçük İbo'yu alıp 2099'lu yıllara götürüp, cinsiyet ameliyatı yaptırması

2- Babasıyla tanıştırıp, babasının Küçük İbo'ya aşık olmasını sağlaması,

3- Küçük İbo'nun doğurganlık özelliğini  sağlayabileceği bir teknoloji geliştirmesi gerekiyor.

( Bunları yapmış da olabilir, o çok zekiymiş)

Aman neyse neymiş. Ama ben çok güldüm. İnşallah Küçük İbo bana küsmez.. Amin...:D

11 Nisan 2013 Perşembe

NEREYE SIŞACAK BU CİCİ KIZLAR ?

"Ne pis kız bunlar yaa..Allah belasını versin bunların" sesiyle uyandık bu sabah. Telaşla etrafıma bakındım (Daha doğrusu bakınmak istedim ama gözlerimi açamıyordum.). O bağırtılı, çırtlak ses devam etti; "Bu nasıl bir koku böyle.. Nasıl kızlar bunlar !"

Zar zor gözlerimi açtım. Rüyada olmadığımı yeni yeni fark ediyordum. Sesin nereden geldiğini özel güçlerimle tespit ettim.( Yankılandığına göre tuvaletten geliyordu).

"Bu kız neden bu kadar sinirlenmiş olabilir?" diye düşünürken, hanım efendi beni duymuş gibi cevap verdi ;" Bu kadar da pis koku olur mu canım !. Nasıl sinirlenmeyeyim.".

Güler misin, ağlar mısın halime. Şimdi ben bu kıza ne diyeyim? Beni uykumdan kedi viyaklaması sesiyle uyandırdığı için küfür mü edeyim yani. Üşenmeyip başımı o yumuşacık yastığımdan kaldırabilseydim , ona o Sivaslı ağabeyimizin de üstüne basa basa sorduğu soruyu soracaktım;

"Niree sışacaklar?"

Sinirle yatakta öyle bir döndüm ki kafamı duvara vurdum. Bir anda aklıma anneannemle aramızda geçen bir konuşma geldi;

- Anneanne.
-He annem..
- Anneanneee
- Söyle gızım..
-Anneanne, biliyor musun cici kızları sen?
- O ni dimek?
-Yani cici kızlar demek .. Hımm.. Mesela cici kızlar hiç yemek yemez. Su içmez. Dışarı çıkmaz. Annesinin sözünden çıkmaz. Babasının sözünden çıkmaz. Kardeşlerini dövmez filan.
- Ne eyi gızlarmış onlar. Arkadaşların mı?
- Evet anneanne. Mesela cici kızlar hiç tuvaletini yapmaz. Hem yapsa bile cici kızların b.ku da pembe olur. Yaa..
- Niye kine? Hasta mı o gızlar? Yazııkkk..
- Hayır anneanne .. Sadece cici kız..
-Aman gızım. Dikkat et hele. Ne büçün arkadaşmış onlar öyle !.İnsan hiç tuvaletini yapmaz mıymış?
- Ama anneanne onlar cici kız. Yapmaz ki..
- Bağırsakları dolanıverir de ölüverirler mazallah..( Kulaklarımızı çekip tahtaya vurdu)
-Anneanne onlara bir şey olmaz. Onlar cici kız..
- Eyi madem. Aman gızım. Cici gızlar kibin kötü yola düşmeyesin. Ananlar seni okutmak için yolladı he mi? Bak aklım sende galmasın.
-Yok bea anneanne. Ben cici kız değilim ki. Korkma..
- Aman gızım eyi.. Çok şükür Allah'a.

Bütün bu konuşmalar bir saniyeden kısa bir sürede geçmişti aklımdan. Gülmeye başladım .. Hem de ne gülmek.. Gözümden yaşlar geldi siz düşünün artık. Diğer kızlar da benim kahkaha sesime uyandılar, başıma toplandılar. Sadece yüzüme bakıyorlardı ( Sanırım ağlıyor mu, gülüyor mu diye düşünüyorlardı.) Kendime zar zor geldim. Sanırım benden bir açıklama bekliyorlardı;

-" Tebrik ederim, bir cici kızımız oldu.." dedim ve gülmeye devam ettim..



10 Nisan 2013 Çarşamba

DİKKAT ÇEKMEK İSTİYORSAN, ÖLMEN YETERLİ !

"Gel abla geell! Sudan ucuz bunlar. Gel, karıştır geell !.Karıştırmak bedava...." diye bağırıyordu genç adam. Tezgahın arkasındaki büyük dükkandan çıkan kokoş kadının sesiyle dikkati dağıldı; "Bağır Serdar bağır ablam" dedi kadın. "Ben gelene kadar buranın tozunu attırmanı istiyorum" diye de ekledi.

Kadının yanındaki diğer kokoş kadın; "Hadi ama geç kaldık." diyerek kadını çekiştiriyordu. Serdar; "Tamam " dedi, kadın serdarın yanından uzaklaştı.(Nihayet..)

Ben olay mahalinden uzaklaşırken düşünüyordum;
"Acaba Serdar'a günlük 25 ytl den fazla bir para veriyor muydu? Zam yapmayı düşünüyor muydu?". Hem 25 ytl veriyor, hem de Serdar'ın tozu dumana katmasını bekliyordu. Aynı zamanda Serdar , sabahın köründe (kargalar daha b.kunu yemeden) uyanıp, o dükkanı açıyordu. Tabii yine Serdar, in-cin top oynarken dükkandan çıkıyordu.

Ama Serdar sabırlıydı.( sıkıyosa olmasın). Paraya ihtiyacı vardı. Mecburdu çalışmaya. Köleydi Serdar. Paranın kölesi.İşin en acı yanı, Serdar'ı kimse fark etmiyordu ki özgür bırakılsın. Serdar'ın en büyük amacı tozu dumana katmaktı. Zaten ondan da istenen bu değil miydi? Ve en önemli soru; "Büyük bir olasılıkla alışverişe giden bu kokoş kadınlar, harcadıkları paranın Serdar'ın parası olduğunun farkında mıydı?

Sorular sorular sorular.... Sorular bitmez hanımlar, beyler.. Ömür biter, dert bitmez.. Hele Serdar'ın derdi hiç bitmez..

Bir kere öğrenci olmakla , köle listesinin başına adı eklendi Serdar'ın; " Hımm.. Öğrenci mi?.. İyi iyi ya. Daya bütün işleri güçleri önüne. Yapsın hergele. Sanki okuyacak da ne olacak..Ver eline iki-üç kuruş sussun işte. Hem hayatı öğrenir, yok öyle kolay para kazanmak.."

Hayatı öğretmeye pek hevesli yardım sever abiler ve ablalar oldukça başımız yerden kalkmaz bizim. Yardım sever demişken, öyle bir yardım severler var ki ülkemizde, "Allah onları yerin dibine soksun!" dememeye gayret ediyorum.

Hikaye şu;

Yardım sever kadın, belli bir uğraşların sonunda aracılar vesilesi ile bulunur.Kadın genç üniversite öğrencsine yardım edeceğine söz verir. Ailesi ve öğrenci bu haber karşısında çok mutlu olurlar.


Dipnot: Neden mutlu olurlar? Çünkü onlara Devlet bile yardım etmiyor.
            Neden yardım etmiyor? Çünkü onlar, devletin hesapladığı 'yoksul sınıfta' değiller. 

            Neden değiller? Çünkü onların kişi başı düşen gelirleri, yoksulların kişi başına düşen gelirlerinden 17 YTL FAZLAAAAAA..

            Neden burs/ kredi almıyor? Alıyor..  Onu da ailesine bıraktı öğrenci. Onların da gelirleri yok.
            Bu çocuk nasıl okuyor? Allah yardım ediyor. Bir de hayatı öğretmeye çalışan yardım severler.


            Nasıl geçiniyor? GEÇİNEMİYOORR !

            Ne olacak öyleyse bu çocuk? Allah bilir.
            Burs veren de mi yok? Üzgünüm.


            Yapabileceğimiz bir şey var mı? Belki bir yardım kampanyası olabilir.

            Nasıl başlatabiliriz? Hiç bir fikrim yok. Bu devirde kimse kimseye güvenemiyor. Güvenilir birinin başlatması gerekiyor.

             Kim? Bunu ortaklaşa düşünüp bulalım.Fikirler önemli.
Zar zor bulunan bulunan bu yardım sever, öğrencinin kirasını öder. Ve her ay ona belli bir miktar yardımda bulunacağına da söz verir. O ay ,en azından kirası ödenen öğrenci diğer giderlerini daha rahat bir şekilde karşılar.

Ertesi ay, kadının parayı yatırma zamanı geldiğinde öğrenci kadını arar. Amaç : kadına kira tarihinin geldiğini söylemek .( Kadın aramasını söylemişti. 200 lira yatıracak). Kadın telefonda :
-"Efendim"
-" Merhaba hanım efendi. Ben Serdar. Hatırladınız mı? Geçen ay görüşmüştük. Türkan ablayla yanınıza gelmiştim. Türkan K...." 
-" Ben öyle birini tanımıyorum. Ayrıca sizi de tanımıyorum."
-" Nasıl yani. Hani görüşmüştük. Ailemle de görüşmüştünüz. Yardım edeceğinize söz vermiştiniz."
-" Ben kimseye söz vermedim. Ayrıca yardım edilecek bir sürü çocuk var. Sana zaten yardım yaptık biz."
-" Hatırlıyorsunuz."
-" Evet. Önce seni baban sanmıştım. Sonradan hatırladım."( Allah'ım bu nasıl bir cevap ya.. Öl kadın öll !)
-" Beni hatırlamadan babamı nasıl hatırlanız pek anlamadım ama. Neyse.. Yardım etmeyecekseniz neden söz verdiniz o zaman?"
-" Ama böyle de olur mu da blablabla..."
-" Tamam"
-" Sana son kez bu ay 100 liralık yardım yapacağım. Bir daha bekleme."
-" Teşekkür ederim."

Bu konuşmadan sonra yardım sever bir hışımla öğrencinin ailesinin evine gider, ama kapının önünde böyle mahrem konuları konuşmaktansa, aşağıdan 2. kata doğru bağırmayı tercih eder;
-" Esma Hanııımmm!"
-" Buyrun yukarı gelin Hanım efendi."
-" Yok. Bak bu gün oğlun aradı. Yine para istiyor. Bir tek senin oğlun yok ki yardıma muhtaç. Geçen ay da ben yardım ettim zaten. Yine para topladım onun için.Bu son !. Bir daha da yardım edemem. Gelin aşağıya da alın parayı."
Kadın aşağıya iner;
-" Allah razı olsun sizden"
-" Benden değil benden değil.. Arkadaşlarımdan.. Haydi eyvallah."
        
Dediğim gibi Allah'tan böyle örnekler var önümüzde de, "Nasıl yardım edilmemeli?" konusunda fikir sahibi olabiliyoruz. Bu anlattığım öğrenci hikayesi gerçektir. ( Gerçekten bu öğrenci böyle bir olayı yakın bir zamanda yaşadı). Eğer olur da samimiyetime güvenebilirseniz, benimle irtibata geçebilirsiniz. Sizi bu öğrenciyle tanıştırıp, kendi gözünüzle yaşadığı durumu görmenizi sağlayabilirim. Kendisine yardım etmek isterseniz söylemeniz yeterli. Her türlü yardım olabilir. İsteyenlere adres de verebilirim.

Bana inanıp inanmamanız da önemli değil aslında. Çevrenize baksanız bir sürü Serdar görebilirsiniz. Aylık 25 liralık yardım , cebinizden hiç bir şey eksiltmez. Öğrenci halimle ben bile yapıyorum inanın..

8 Nisan 2013 Pazartesi

Müsaitseniz Bilgisayarı Almaya geldik...:) ( Reklam Turko )

Merhaba... Nasılsınız?.. Beni soracak olursanız ben de iyiyim..:).. Eee.. Şeyy. .. Havalar da pek ısındı canım.. Tamam tamam.. Bu seferki yazım tamamen farklı olacak.( Öyle olması gerekiyor.) Ayrıca havalar da buz gibi...

Vallahi öyle bir çekiliş gördüm ki, "Biri beni durdursuunn !" diye bağırı bağırı verdim..

Bu yazımda size bu konu hakkında bilgi vereceğim. Aslında benim gibi teknoloji özürlü birinin size bir bilgisayar tanıtmasını beklemeleri haksızlık. ( Yanlış anlaşılmasın.. Size haksızlık ). Ama her yerden ille de pırtlıyoruz elhamdülilliah..

Efendim. Hayırlı bir işe adım atmak üzereyiz. 'Reklam Turko' adında bir site keşfetmettim önce. Ardından bu duyuru ile karşılaştım. Kendilerinin deyimi ile ;

"Laptop hediye etmeyi düşünüyoruz..
4 arkadaşımız ortak kararla bu çekilişe maddi destek oldular. Gerçi bu para onlar için bişey değil fakat ilk çekilşimiz olduğundan böyle nacizane birşeyle başlayalım dediler.Daha sonraki çekilişlerde 1500 tl üzeri bir laptop için onları şimdiden ikna ettim bile :)
Maddi destekte bulunan arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz..".

Görüldüğü gibi bu durum karşısında, bir Kaybakam ne eylesin... Ve buradan size sesleniyorum ; 

-" Bu çekiliş herbirimizin hayali !. Bütün Ali'ler, Ayşe'ler, Fatma'lar...Duyun beni.. Bu yarışmaya katılacaksınız uleyyynnn!" ( Şaka şaka). Ama katılın bea, bir daha bu fırsat geçmez ki elinize. Benden söylemesi.. Bu arada ben teknoloji özürlü olduğum için bu bilgisayarı bir türlü tanıtamadım. Ama siz http://reklamturko.blogspot.com adresinden detaylı bilgi edinebilirsiniz canlarım..:). 

7 Nisan 2013 Pazar

BEN MESELA, UÇARIM MESELAA !

Kız onu görür görmez aşık olur. Hemen arkadaşları vasıtasıyla onun telefon numarasını öğrenir ve ilk mesajını atar;
-" Slm. Nbr. Bnm adm Ayshe. Shenden Chok hoşlhanıyrm. Bu nmra bnm. Kydt. Muccckk."

Yazılmak istenen;
" Selam. Naber. Benim adım Ayşe. Senden çok hoşlanıyorum. Bu numara benim. Kaydet. Mucckk.."

Karşı tarafın ise algıladığı;
" ssjdsjfldfklkf kfdkfkglkfg....... Mucck."

Be cancazım. Sen ne diye olan aklını da bulandırıyorsun insancıkların. Hayır maksadın ne yani? Havalı mı oluyorsun öyle yazarak. Vallahi havalı bir şey değil, ne olur yapma gözünü seveyim. Bak ne kadar güzel cici bir kızsın. Tamam biraz saçların farklı duruyor, bir de ojelerin tekleme, bir de üstün başın yırtık pırtık, bir de çorapların tekleme, bir de...( Emoyu tarif etmek istemiştim sadece). Aman neysen nesin. Zaten görünüşün farklı, bari konuşmaların ve yazışmalarınla fark yaratma. Moda avcılarının da dediği gibi, "Bırak üzerinde tek bir yıldız parça olsun, o dikkat çeksin.".

Bir kere, sen şanslı bir kızsın. İstesen kendini rahatlıkla ifade edebilecekken, sen sanki kendini ifade etmek istemiyorsun. Dün , Mustafa ile birlikte para çekmeye gittik. Malum , her ayın 7'si öğrenci bayramı bizim için. Orada bir kaç kişi gördük tanıdık, konuştuk biraz.

-" Size bir fıkra anlatayım mı?" dedi kız.( Daha dün tanıştık ve ben ismini hatırlamıyorum. Üzgünüm isim hafızam çok zayıf. Ama ben sana Makbule diyeceğim.)
-" Dinliyoruz Makbule'cim anlat bakalım" dedi Mustafa.
-" Bir gün Kayserili, Urfalı, Antepli bir adaya iş toplatısı için gönderilmek istenmiş. Her birine yanlarını ihtiyacı olan 1 şeyi almak için izin verilmiş. Urfalı kebap almış, Antepli baklava almış, Kayserili ise kız kardeşini götürmüş." ( Toplam 7 kişiydik. Bir tek o gülüyordu.)
-" Hımm..." dedi Mustafa. Ben ise hala şoklardaydım. Bu kız ne demek istemişti?
-" Anlamadınız mı?" dedi Makbule. Biz de ne anlamamız gerektiğini bilmiyorduk. Aslında bir şeyler anlamış gibi olmuştuk . Ama inşallah yanlış anlamışızdır diye de düşünüyorduk. Ben sadece başı; "Temel, İngiliz, Fransız uçağa binmişler..." gibi başlayan fıkralara benzetmiştim bu fıkrayı o kadar.
-" Ya şimdi bu iş toplatısı ya. Kayserililer kurnaz olur. Kardeşini götürecek ki adamları tavlasın, zengin olsunlar.." dedi
-" Hımm" dedi Mustafa. Ben ise bu saçmalık ne kadar sürecek diye beklerken, sinirden kahkaha atmaya başladım. Sanırım biraz da gözümden yaş geldi..

Düşün şimdi Emocan.. Bu kız gibi mi olmak istiyorsun?. Lütfen silkelen ve kendine gel ! Sen normal, türkçe karakterli mesaj atabilirsin. Sana güveniyorum kardeşim ya.. Ayıpsın ! Şimdi hemen düzgün bir mesaj at çocuğa. Mesajın sonuna da ekle ; "Kusura bakmayın ya, kardeşim atmış. Haberim yoktu. Ama görür görmez onu dövdüm. Bir daha yapmayacakmış. Bu arada ben Ayşe..". İşte bu kadar basit...;)

4 Nisan 2013 Perşembe

UÇ UÇ UÇ BÖCEĞİM, ANNEN SANA TERLİK PAPUÇ ALACAK...:)

"Uç uç uç böceğim, annen sana terlik papuç alacak.."  :)

Ben her türlü böcekten korkarım. Ama bildiğin korkarım yani, tiksinme filan değil bu. Hele böcek ters döndüyse ve bacaklarını hızlı hızlı hareket ettiriyorsa.. Aman Allah !. Çığlık çığlığa kalıveririm oracıkta.

Bir keresinde küçükken hiç unutmuyorum, annem anneannemin kapılarını yağlı boya ile boyuyordu. Bende yaramaz veletlerin yaptığı gibi, o dağınıklıkta bulduğum bir küçük çomağı yağlı boyanın içine sokup, sonra üstüme , yüzüme gözüme makyaj yapıyordum. ( Allah'ım tam dayaklık ya.. Annem çok sabırlıymış). Anneannem örümcek ağlarını temizliyordu ki, yere ince bacaklı örümcek düştü. ( Ben onlara tel örümcek diyorum). Kocamandı. ( Yok bea.. küçük zayıf , cılız bir şey.). Göz göze geldik ve ben kaçmaya başladım. O da arkamdan koşmaya başladı. Ben çığlık atıyordum, anneannem bana gülüyordu ; " Bas üstüne Kaybakam, bas !" diye bağırıyordu arkamdan. Ama ben hala kaçıyordum. En son annemin kucağına atladığımı ve annemin de , " Bak gördün mü, anneyi bunaltırsan örümcekler seni böyle koşturur." dediğini hatırlıyorum.

O değil de, ben o tel örümcekten bile korkarken, uğur böceklerinden neden korkmuyordum acaba? Arkadaşlarımla birlikte bir kutunun içine 'Uç uç böceği' toplamaya giderdik.( Biz uğur böceklerine uç uç böceği derdik). Topladıklarımızı tek tek elimize alıp; "Uç uç uç böceğim, annen sana terlik papuç alacak." derdik. O da uçardı. Biz de; " Kandırdık ya laa !. Anlamadı. Böcekler terlik giyemez ki . salak bu." derdik.

Eğer uçmazsa da;
- " Olum bu yemiyo terlik alacak anası hikayesini."
-" Eee. Sen de bir böceği kandıramadın ha.."
-" Olum benimkisi akıllı valla. Bir şey söyleyim mi?. Bu sinirlenirse bana parmağımı da ısırır. Ben bunun üstüne çok gitmeyeceğim. Korktum len."
-" Saçmalama Salih. Onların dişi yok ki. Ama eline s.çabilir. Çünkü ben bir keresinde görmüştüm."
-" IIğğğğyyy. Saldım gitti."

Sanırım uğur böcekleri daha masum geliyordu bana. En kötüsü elime s.ıçardı o kadar. Seviyordum ben onları. Korkmuyordum.  Şimdi aklıma geldi de , onlar bizim hakkımızda ne düşünüyordu acaba?

-" Olum bu insanlar çok mal len Haydar. Bak şimdi uçuyormuş gibi yap , nasıl sevinecekler. "
-" Olum işin yoksa git bir de eve kadar uç. Getirdiler bizi buraya kadar veletler. Ah şeytan diyor ki ısır bir iki tanesini. Bak bakalım bir daha seni alıyorlar mı !"
-" Uyma len şeytana bunlar daha küçük. Büyüyünce zaten işleri olmaz bizimle. O değil de Haydar, bize kendi aralarında 'Uğur Böceği' diyorlarmış duydun mu?
-" Yok artık ! Uğur kim olum?"
-" Öyle değil len !. Uğur getiriyormuşuz onlara."
-" Yav git işine Sadullah !.Benim kendime hayrım yok. Bir ton işim var, buralardayım hala. Bir kamyon yaprak sipariş ettim eve, çoktan gelmiştir. Kış geliyor. Ben gidiyorum geliyor musun?"
-" Geliyorum geliyorum. Şey.. Bir kaç kilo yaprak borç verir misin kardeşim. Param olunca veririm."
-" Ayıp ediyosun kardeşim, her zaman.."
-" Aslanımsın be.. Bak hakkatten uğur böceğisin, bana uğur getirdin Haydar. "
-" Öff.. Hadi be sende. Uç uç uç böceğim, annen sana terlik papuç alacak Sadullah.."
(hahahaha.. Gülüşmeler)

Böyleyken böyle hanımlar ,beyler. Şükürler olsun , bu gün de saçmaladık elhamdülillah :)


3 Nisan 2013 Çarşamba

AŞKIN GURURU, OLMAZ OLAMAZ...!


-"Bana çiçek mi aldın?"
-"Evet. Neden şaşırdın ki?"
-" Şey. Dün olanlardan sonra?"
-" Bak ya.. Kadın milleti değil mi hep eski konuları açıyorsunuz. Size yaranılmaz arkadaş. Allah hepinizin belasını versin." der ve çiçekleri kadının elinden aldığı gibi balkondan aşağı fırlatır.

Peki ya böyle olsaydı;

-" Bana çiçek mı aldın?"
-" Evet. Neden şaşırdın ki?"
-" Şeyy. Dün olanlardan sonra?"
-" Evet karıcığım çok mahcubum. Keşke sana vurmasaydım. Özür dilerim."
-" Önemli değil."
(Sarılmalar ...)

İşte bu kadar basit. Eğer bir hata yaptıysan ve bir kadının kalbini kırdıysan özür dileyebilirsin. Bu erkeklik gururundan bir şey eksiltmez beyefendi. Sadece bir özür , basit, kolay..

Kadınlar haklı da olsa, haksız da olsa senden özür dilemiyor mu çoğu zaman? Ve sen bu durumdan sıkılımıyor musun? "Özür dile ki; kadınlar neler yapılınca özür dilenmesi gerektiğini öğrensin.

-" Hayatım ya, geçen gün kumandayı bulamadığın için sana vurmuştum ya"
-" Evet.."( Sinirli ve her an ağlayabilir.)
-"Ben özür dilerim"
-"....."( Sessiz, gözleri dolu dolu, kesinlikle sinirleri alınmış. Sıradaki hamleye hazırım, sarıl bakalım modunda.)
(Sarılmalar...)

Bak oldu işte. Başka bir örnek üzerinde görelim bir de bu durumu;
-" Hayatım, sana arkadaşlarının önünde sesimi yükselttiğim için özür dilerim."
-" ...."( Sessizlik. Şu an çok sinirli. Ama sana bağıramaz. Çünkü sen özür diledin. Yapman gerekeni yaptın. 5-10 dk.ya kendine gelir.)

Bu basit örnekler affedilebilir cinsten. Ama bazı olaylar vardır ki;

-" Hayatım seni aldattım özür dilerim."
ya da
-" Hayatım anneni öldürdüm özür dilerim."
Ya da
-"Hayatım parfümünü kırdım özür dilerim."

Affetmezzzzzz...

Ya size bir şey sormak istiyorum ben; erkeklik gururu nedir?.Yani tam olararak nedir?
Mesela;" Ben bu kızı seveyim ama fazla belli etmeyim totosu kalkmasın" mıdır?
Ya da; "Erkek adamın erkek çocuğu olur." gibi bir duygusal baskıyla ortaya çıkan sinir hastalığı mıdır?Mesela bu bazı kadınlarda da var. Biz kendi aramızda onlara "Kaynana" diyoruz. Erkek torun veren gelin ile veremeyen gelini kıyaslayan kadınlardan bahsediyorum -diğerlerini tenzi ederim-.Biraz da oğulcuklarını fiştekleyen bu kadınlara bir soru soracağım..
" Neden o zaman oğlunu bir erkekle evlendirmedin teyze?"

Baylar. Bu yazımda size yüklendim biraz. Ama kusura bakmayın yan odadaki kız ağlayarak yanıma gelince ben de farklı bir şeyler yazacakken bunları yazmış bulundum.

Kır gururunu bea, bırak gitsin. Sevdiğinden daha mı önemli? Unutma !. O gidince sana kalan gururunla yetinmek zorunda kalırsın.

Bu şarkı da benden size gelsin...:)


2 Nisan 2013 Salı

ACILARIN ÇOCUĞU PEPE...

"Baba ! Büyük balık küçük balığı yer değil mi?" dedi minik Pepe. Pepe'nin babası da " Evet oğlum" dedi.

Pepe merak ediyordu. Daha yeni yeni ekmek almayı, sarı rengi, mavi rengi öğrenmişti. Dedesi onu uçan balonuyla alıp üçgen, kare, yuvarlak şekilleri yeni yeni öğretmişti. Ama Pepe'ye kimse "Büyük balık küçük balığı yer ya da yemez" diye bir şey öğretmemişti.

Düşünüyordu Pepe.. " Neden küçük balıkla büyük balık arkadaş olmuyorlar?" diye düşünüp duruyordu. Her zamanki gibi hayali arkadaşı 'Şuşu' ile konuşuyordu. Şuşu ona istediği cevabı vermiyordu. Hep ; "Mıymıy da aman küçük ekmek şarkısı söyle Pepe, sarıların şarkısının söyle.." deyip deyip insanın moralini bozuyordu. Yanlış tanıtıyordu Pepe'yi insanlara. Pepe mert çocuktu, yiğit çocuktu. Tuttuğunu koparan çocuktu Pepe. Ailesini geçindirmek için bu TV programında baş rollerini kendisinin oynadığı bir çizgi dizi çekiyordu. Üç kuruş para için, zürafalarla halay çekiyor, Şuşu adında görünmeyen bir kadınla şarkılar söylüyordu.

TV programını izleyen herkes Pepe'yi seviyordu. Dönemin 'Küçük Emrah'ı gibi bir şeydi. Ama set arkasında Pepe'yi bir gören hüngür hüngür ağlıyordu. " Pepe !. Sarıların nerde laaa?" demeler, " Hanimiş oğlumun küçük ekmeği?" demeler. Pepe'yle herkes dalga geçiyordu..

Uzun zaman sonra Pepe büyüdü, yakışıklı bir delikanlı oldu. Artık küçük ekmek, büyük ekmek şarkıları söylemek zorunda değildi. -ki Pepe ekmekten , sarıdan, maviden nefret ederdi-. Yaşlı annesi ve babasıyla birlikte mutu, mesut yaşıyordu. Babası Pepe'ye ; "Bana küçükken bir soru sormuştun, hatırlıyor musun?" dedi. Pepe hatırlamıyordu. Babası; "Büyük balık küçük balığı yutar değil mi baba?" demiştin. Her zaman değil, her zaman değil. Bak sen hala buradasın..

KESTİİİKKKKKK !...

-"Nasıldım?"
-"Harikaydın, muhteşem ötesi."
-"Ödül alabilirim bu rolle"
(Gülüşmeler)
-"Basın toplantısı için sizi bekliyor gezeteciler."
-"Tamam . Geliyorum"

(şak şak şak...fotoğraf makinesi flaş sesleri)

- " Evet değerli arkadaşlarım. Biliyorsunuz ki 'Pepeyle laylalom?' adlı dizimiz çok tutuldu. Başarılı oyuncumuz Pepe Küçükbüyükekmekler'i başarılı performansı için kutluyoruz. Ve kendisine söz hakkı tanıyoruz. Buyrun Pepe."

-" Benim hayat hikayemi anlatan bu dizinin senaristi Kaybakam Hanım'a çok teşekkür ediyorum. İyiki varsınız. Ne mutlu Türküm diyene.Allah'a emanet olun."

(şak şak şak...flaş sesleri)


1 Nisan 2013 Pazartesi

1 NİSAN KUNGFU TEKNİKLERİ !...(Güç içinde..)

A dostlaaarrr !.. Bu gün dostun ile düşmanını ayıt edeceğin gün. Bu gün o korkulan gün. Bu gün
" Keşke Nisan ayı 2. günden başlasaydı.  Allah'ım sen koru bizi bu şapşalakların şerrinden Ya Rabbimm. Amiinn !" dediğimiz gün. Bu gün yalanların şaka altında söylediği gün. Bu gün ' 1 Nisan'.

Bu etkileyici açılış konuşmamdan sonra, sizinle 1 Nisan hakkında muhabbet etmek istiyorum. Günün anlam ve önemini hepimiz biliyoruz. Ama benim gibi unutkan, günlerin onlar için hiç bir ifade etmediği insanları uyarmak, tehlikeye karşı gardını almaları için bir şeyler yapmak için uğraşıyorum.

Bu arada günün anlam ve önemini biliyoruz dedim ya.. Şeyy.. Hım.. Aslında bilmiyoruz. Yani ben bilmiyorum. Ama şimdi hemen 2 dk. bakıp yazıma dönerim. Arz ederim.

2 dk sonra...

Aa... Ben öğrendim. Bu '1 Nisan ' ilk Fransa'da ortaya çıkmış. Eski yıl başı '1 Nisan' da başlarmış.Daha sonra 1 Ocak'ta kutlanmaya başlamış. 1 Nisan'da takvim uygulamasını beğenmeyen Fransızlar birbirlerine abuk sabuk şakalar yapmaya başlamışlar. Hatta bu şakalara kananlara da 'Nisan Balığı' demişler.

Aman nerden çıktıysa çıktı. (Çıkmaz olaydı). Valla arkadaş bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Ben sevmem böyle  EŞŞŞŞŞŞŞŞŞEEEEKKKK  şakalarını. Ve kimse beni " Yok biz sadece şaka yaptık. Hani adettendir. 1 Nisan, neşe doluyor insan.. Aman efendim mıymıymıy.." diyerek yumuşatamaz. Kodum mu oturturum hafız.( Tamam dövemem ama azcık çimdiririm. Belki de o sinirle biraz da ısırabilirim.)

Sevmem ben böyle yalanları arkadaşım. Gelme bana böyle şeylerle. Ağır ol, yaşının kalıbı ol, efendi ol ciğerimi ye .(ıığğğyy.. yeme yeme.. şaka şaka). Mert ol ya.

Koskoca adam karısına, çoluğuna çocuğuna bu tip şakalar yapabiliyor yabancı ülkelerde. Belki onların kültürüne daha yakın bu tip şeyler. Ama bizim bıyıklı bıyıklı efe babalarımıza hiç yakışıyor mu böyle şeyler? "Yav yürü git babaaaa" diye bağırıveririm vallahi. Buradan tüm babalara sesleniyorum ;" YAPMAYIINNN !"
Çocuklarınızla arkadaş gibi olmanızın başka yolları da var. Ne bileyim, ödevlerini yapın mesela. Vallahi en birinci dostu olursunuz o zaman.

Bu yazının amacı :

Sakın tuzağa düşmeyin !. Ve bu günün '1 Nisan ' olduğunu unutmayın.
Unutmamanız gereken bir diğer şey ise ; "Güç sizin içinizde..".( Yani size şaka yapıldığında, sinir katsayınız ile yapılan şakayı yapanın yüzüne çarpın).

FORMÜL

[Sinir Kat Sayısı  (çarpı)  Yapılan şaka (çarpı) Yapanın Suratı ] = MUTLULUK + HUZUR