Beni görebiliyor musun o fotoğrafta?. Hayır , hayır.. Ben yokum. Ben bir Seyit Onbaşı değilim, onun kadar kahraman olamadım, yiğitçe savaşamadım.
Enver Paşa'yı savaşırken seyrettim.. Ben korkuyordum, ama o korkmuyordu. Seyit Onbaşı'yı mermiyi kaldırırken gördüm, onun yaptığını yapamadım. Ya o Mustafa Kemal... Onu gördüm.. Ona en yakın bendim.
Bir bedenim, bir ruhum yoktu benim. Bir aklım, bir fikrim de yoktu. Ben zamanı söylerdim olmayan dilimle, O anlardı beni..
O gün her zamanki günlerden farklıydı, bunu hissediyordum. O gün kahraman olacağımı hissediyordum.
O gün Mithat Paşa'ydım..
O gün Enver Paşa'ydım..
O gün Seyit Onbaşı'ydım..
O gün bir sürü isimsiz kahramandım.
Bir sızı.. Evet benim de, onun da hissettiği oydu.. Bir sızı... Bir şarapnel parçası isabet etmişti göğsüne . Ben siper etmiştim kendimi.
Artık ben kahramandım, o gazi..
Bir saat değiştirmişti belki de dünyanın kaderini. Belki de özgürlüğümüzü bir saate borçluyduk..
Pek çok kahramanı anacağız bu gün, pek çok kişiye çoktaann hakettiği saygıyı bu gün hatırlayıp göstereceğiz. İstiklal Marşı'nı bu gün daha gururlu söyleyeceğiz. Normal günlerde pek uğramadığımız Çanakkale Şehitliği'ni bu gün binlerce kişi ile birlikte ziyaret edeceğiz.
Ertesi gün ne olacak?..Hiçbir şey..Bir dahaki 18 Marta kadar hiç bir kahramanın adını anmayacağız. Savaşan Anzak, İngiliz askerlerinden bahsetmeyeceğiz. Yeni Zelanda deyince aklımıza yine ' Haka Dansı' gelecek, Çanakkale değil.
Şu yukarıda koyduğum fotoğrafı kimse poster yapıp duvarına asmayacak. Herkes gerçek kahramanlar yerine Örümcek Adam, Süpermen , Batman gibi kahramanlardan bahsedecek.
Hatırı sayılır bir kaç kişi onlar için belki helva kavuracak ruhları şad olsun diye. Kuran okunacak belki arkalarından.
Ve sen bu yazıyı okuyacaksın, bana hak vereceksin..Sonra ikimiz de üzüleceğiz (ertesi güne kadar).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder