Bir kadın, yaşlı bir adam ve yaşlı adamın elini tuttuğu 4-5 yaşlarındaki kız çoçuğu sağdan sağdan yürüyordu. Adam ve kadın önemli olduğunu düşündüğüm bir konu hakkında konuşuyorlardı ( bunu el kol hareketlerinden ve mimiklerin okuyabiliyordum). Sanırım minik kız da onlara eşlik etmek istiyordu. Ya da onun da bu konu hakkında söyleyecekleri vardı. Ya da onun da dertleri vardı, biraz da onu dinleseler ne olurdu !.
"Dedeee... Dede.. Dede......!". Hiç abartmıyorum nefes almadan peşpeşe dede diyebiliyordu. Üstelik çark caddesindeki bütün esnaf, Ali, Veli, Ayşe, Fatma, Hayriye hatta Sağır Sultan bile onu duyuyordu da, elini tutan dedesi onu duymuyordu. ( Dedesi hala kızına bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Belli ki sıkıntısı büyüktü.) Ama bizim torunun pes etmeye niyeti yoktu..
Dedesine biraz belden bol geldiğini düşündüğüm (ilk görüşte anlaşılıyordu pantolununun büyük olduğu) pantolonun cep kısmına kadar olan boyuyla , dedesinin yetişe bildiği kadar göbeğine yetişip gömleğini çekiştiriyordu. "Dedeeeee, dede, dede...." , ama dedesi onu duymuyordu.
Kız sesinin her seferinde biraz daha arttırarak ısrarla devam ediyordu, " Dedeee, dede..." ve an sonunda dedesi onun yüzüne baktı.. Kız heyecanla; "Dede ben...." dedi, dedesi yüzünü çoktan çevirmişti bile.
Dedesi ve annesi onun ne diyeceğini hiç merak etmiyordu, ama ben merak ediyordum. Hemen sağ tarafa geçip onların önünde durdum; "Sen ne tatlı şeysin öyle. Ne oldu söyle bakayım?" dedim. Bana parmağını gösterdi ; "Bak , uff oldu.." dedi. Minik şişko parmaklarını öptüm , artık dede diye bağırmıyordu.
Onlardan uzaklaştığımda içimde iyilik yapmış olmanın verdiği bir huzurla yolda yürüyordum ki " Dedeee, dedeee.." sesiyle huzurum kaçtı. Bu velet dayak istiyordu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder