Çok çok önceden 'Gizli Yetimler ' diye bir yazı yazmıştım. Geçenlerde onu buldum , okudum ve çok güldüm. Hoşuma gitti benim, belki sizin de gider.
Beni dünyaya getiren o leyleği bir yakalarsam var ya...
Önce kanatlarını tek tek yolacağım,
Sonra da binip sırtına:" Hadi uç bakalım şimdi uçabiliyor musun?" deyip çayımı yavaş yavaş yudumlayacağım.
"Nereden geldim ben?" diyeceğim.
"Hangi fabrikada üretildim de benim hatalı üretim olduğumu fark edemediler?"
"Benim gitmemi istediğiniz aileyi kim seçti benim adıma?"
Tüm bu yazdıklarım benim 1. sınıfa kadarki düşüncelerim, sorularım, nefretimdi. Neden bilmiyorum ama arkadaşlarımla her kavga edişimde, annem bana çikolata almadığı zamanlar ben hep leyleklere kızardım. Çünkü annem leyleklerin getirdiğine inandırmıştı beni, ya da ben buna inanmak istemiştim.
Büyüdükçe beni leyleklerin getirdiğine olan inancım azalmaya başlamıştı.Ve benim yaratıcı annemin bana "Biz seni denizde , bir sepetin içinde uyurken bulduk. Çok güzel uyuyordun. Dedik ki biz bu bebeği alalım, ilerideki çocuklarımızın ablası olur." deyişini unutmayacağım. Ben buna inanmak istedim, inandım. Çünkü diğer arkadaşlarıma bunu söylediğimde aldığım tepki şuydu :" Kızım seninki yine iyi. Annem beni çingenelerden almış.". Bir diğeri :" Beni cami de bulmuşlar", diğeri:"Ağaçtan düşmüşüm..." vs..
Sanırım o zamanlardaki anneler birliği toplantılarında (Günler) bu karar alınmıştı; böylece bizim psikolojimizin bozulmayacağı düşünülmüştü. Ama farkında olmadan yetimmiş gibi büyüyen, büyütülen nesiliz biz. Ya da benim her zaman söylediğim gibi:" Gizli yetimleriz".
Ah anneler!
Şimdiki çocuklara söyleyin bakalım sıkıyosa seni leylekler getirdi diye !.
Sizce inanırlar mı? Bırak inanmayı bavulunu toplayıp gitmeye kalkar veletler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder