BUYRUN..

HOŞ GELDİNİZ :) ARKANIZA YASLANIN VE TADINI ÇIKARIN..

3 Ekim 2013 Perşembe

5. ELEMENT SENSİN.(İNSAN)


Ve insan Suya düşmüş...

Minik ellerinden tutmuş onun su. Yüzeye doğru çıkarmış. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyormuş. İlk kez bu kadar güzel ve nadir bir şeyi sarmış.

İnsan uyuyormuş oysa. Su onu yavaşca kaldırmış. Yüzünü havaya göstermiş insanın. Ne olduğunu bilmediği bir şeye bakıyormuş hava. Bakmış bakmış bakmış.. O da sevmiş insanı. Yüzünü sarmış hemen, sevmiş. İncitmeden dokunmuş. Öyle ki insan hiç hissetmemiş, hala uyuyormuş.

Uzun zaman su, yatak olmuş insana, hava örtü. Su hiç soğumamuş, Hava hiç esmemiş. Günler günleri kovalarmış, su aktıkça insana hayat vermiş ve insan gözlerini açmış.

 Su heyecanlanmış. İnsan gözleriyle havayı süzmüş, hava insana aşık olmuş. Dolmuş içine dolabildiğince dolmuş. Su sarmış insanı sarabildiğince sarmış.  

Su, hava ve insan arkadaş olmuşlar. Hepsi farklı sesler çıkarıyormuş, ama anlaşıyorlarmış nihayetinde. Su ve hava çok sevmişler insanı. İnsan da onları çok sevmiş. 

Günlerden bir gün, su yine en güzel sesiyle akarken , hava insanı severken insan toprağı görmüş. Bakmış toprağa. Ne kadar da güzelmiş. Toprak en güzel giysilerini giymiş, en güzel kokularını sürmüş bir kadın gibi insana bakıyormuş. 

İnsan toprağı merak etmiş, toprak insanı. Su hemen anlamış insanın halinden, toprağa doğru akmaya başlamış. Akmış akmış akmış akmış..

Ve İnsan toprağa basmış.. Ne güzel bir duygu. Güzel kokan renkli çiçeklere bakmış. Koklamış koklamış koklamış. Suyun kokmadığını o zaman fark etmiş. .

 Hava, sevdiğini öyle görünce bir güneş açmış, sarmış sevmiş, şımartmış. İnsan ulu bir ağacın gölgesine uzanmış. Ve toprak insana dokunmuş. Hava gibi değil, su gibi değil.. İlk kez insan toprağı hissetmiş, bu hoşuna gitmiş.

İnsan o gece toprakta uyumuş. Su insanı beklemiş, beklemiş beklemiş..

Günler geçmiş, aylar geçmiş, insan toprakta yaşamaya devam etmiş. Toprak insana meyve olmuş, sebze olmuş, yatak olmuş, yorgan olmuş.. Toprak insan olmuş, insan toprak..

Hala bekliyormuş su. Arkadaşı olan insanın gelmesini bekliyormuş. Ama insan, toprağı bırakıp da bir türlü suya yanaşmıyormuş.

Bir gün insan hastalanmış.. Ne meyve yiyormuş, ne sebze.. Eskisi gibi oyunlar da oynamıyormuş toprakla. Sadece ulu ağacın gölgesinde halsiz bir şekilde yatıyormuş. Hava sevdiğinin bu halini gördükçe üzülüyormuş. Kendi isteğiyle insanın içine dolmasa, insan havayı içine çekmeye pek de hevesli görünmüyormuş. Günden güne daha az doluyormuş hava insanın içine.

Hava hemen suya gidip olanı biteni anlatmış. Su birden buz kesilivermiş. Neden diye düşünmeye başlamış. Onu bir kez daha görmek istiyormuş. Ters giden bir şeyler olduğunu hissediyormuş. Ama o suymuş neticede. Nasıl gitsin insanın yanına. Derken aklına bir fikir gelmiş. Hava her gün insanın yanındaymış. Belki de o beni insana götürür diye düşünmüş.

Havaya bunu söylediğinde hava bunu nasıl yapacağını bilmediğini söylemiş. Su yine olduğu yerde beklemeye başlamış.

Bir gün toprağın karanlık köşelerinden birinde ateşe rastlamış su. Su ve ateş ezelden beri birbirlerine yakın durmaz, birbirini sevmezlermiş. O gün ilk defa su, ateşe seslenmiş. Yine ilk defa ateş suya yaklaşmış. 

Ateş ve su her şeyi konuşmuşlar. Su anlatmış, ateş dinlemiş, ateş anlatmış su dinlemiş. 

Su ; ateşe "Yak", havaya "Tut" demiş. "Beni insana götürün"

Ateş yakmış, su buharlaşmış. Buharı hava tutmuş.. Bir hışımla insana gitmiş.

Yağmış hava.. Yağmış yağmış yağmış..Su havanın kollarında süzülerek insana koşmuş. İlk önce insanın göğsüne düşmüş, kalbine akmış. Sonra yüzüne düşmüş içine akmış. Ve insan gözlerini açmış. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder